Değerli dostlarım! Yeni bir yıla daha “merhaba” demek üzereyiz. Takvimler bir yılı daha gösterse de, insanlık için zaman durmuş gibi hissediyoruz. Geride bıraktığımız süreç, acı dolu olaylarla doluydu. Savaşlar, gözyaşları, yıkım ve umutsuzluk… Özellikle de masum sivillerin, çocukların, kadınların ve yaşlıların yaşadığı acılar yüreklerimizi dağladı.
İslam dünyası, bu acıların en yoğun yaşandığı coğrafyalardan biri oldu. Birçok Müslüman ülke, işgal altında inliyor, savaşların ve ambargoların kıskacında eziliyor. Zulüm ve baskı, sistematik bir hal almış durumda. Savaşın olmadığı ülkelerimizde ise farklı bir tür yıkım yaşanıyor. Kültürel ve ahlaki değerlerimiz, batılı yaşam tarzının gölgesinde kayboluyor. Kendi öz benliğimizden uzaklaşarak, tüketim toplumunun bir parçası haline geliyoruz.
Bu tablo karşısında, yeni yıla girerken sorgulamak zorundayız: Nereye gidiyoruz? Gelecek nesillere nasıl bir dünya bırakacağız?
Öncelikle, şunu açıkça görmeliyiz ki; dünya bir bütün. Bir coğrafyada yaşanan acı, tüm insanlığı etkiliyor. Savaşların durdurulması, tüm insanlığın ortak sorumluluğu. Özellikle de bu savaşların en büyük mağdurları olan çocukları ve sivilleri korumak, insani bir görev.
İkinci olarak, kendi içimize dönmeliyiz. Köklerimize, değerlerimize, kültürümüze. Batılı yaşam tarzının cazibesine kapılmadan, kendi öz benliğimize uygun bir yaşam sürmeliyiz. Tüketim çılgınlığının bizi esir almasına izin vermemeli, kendi ürettiğimiz, kendi kültürümüzle yoğurduğumuz bir hayat inşa etmeliyiz.
Ayrıca maalesef günümüzde İslam dünyası, iç çatışmalar ve bölünmelerle karşı karşıyadır. Bu durumun tesadüf olmadığı, yüzyıllardır süregelen siyasi ve ekonomik güç oyunlarının bir sonucu olduğu gerçeği göz ardı edilemez. Özellikle Batı dünyasının, İslam alemini farklı bahanelerle bölmeye yönelik çabaları, bu durumun en önemli nedenlerinden biri olarak öne çıkmaktadır. Tarihi süreç içerisinde Batı, İslam dünyasını zayıflatmak ve kendi çıkarlarını korumak amacıyla çeşitli stratejiler izlemiştir. Bu stratejilerin başında ise "böl ve yönet" taktiği gelmektedir. İslam alemi içerisinde farklı mezhepler, etnik gruplar ve milliyetçilik akımları bulunmaktadır. Batı, bu farklılıkları körükleyerek Müslümanlar arasında derin yaralar açmış ve birliklerini zayıflatmıştır.
Mezhepsel farklılıklar, özellikle İslam dünyasının önemli bir bölünme noktası olmuştur. Sünni ve Şiî mezhepleri arasındaki tarihsel rekabet, Batı güçleri tarafından alevlendirilerek çatışmalara zemin hazırlanmıştır. Aynı şekilde, farklı etnik gruplar arasındaki ayrılıklar da Batı'nın bölme politikalarının hedefi haline getirilmiştir. Ortadoğu'da yaşanan etnik çatışmalar, bu durumun en çarpıcı örneklerinden biridir.
Değerli okurlarım! Yeni yıl, yeni umutların yeşereceği bir yıl olsun. Savaşların sona erdiği, insanların huzur içinde yaşadığı, çocukların güldüğü bir dünya hayal edelim ve bu hayal için çalışalım. Kendimizden başlayarak, çevremizi değiştirmeye, dünyayı daha iyi bir yer haline getirmeye çalışalım. Unutmayalım, en büyük güç, birliktir. Bir araya geldiğimizde, sesimiz daha güçlü olacak, değişim daha hızlı gerçekleşecektir.
Yeni yılın, tüm insanlığa barış, huzur ve mutluluk getirmesi dileğiyle…