Asgari ücret; kişinin kendisinin ve ailesinin, ülkenin ekonomik ve sosyal koşullarına dayalı olarak insan olma fıtratına yakışır bir şekilde, hayatını ekonomik anlamda idame ettirebilecek ücret miktarıdır.
Geçen hafta son birkaç aydır gündemi epeyce meşgul eden ve bir türlü gündemden düşmeyen asgari ücretin net miktarı ne kadar olacağı açıklandı.
Hali ile ülkede asgari ücret ile geçinen çalışan sayısı arttıkça, açıklanacak asgari ücretin miktarı da, buna paralel olarak önem derecesi de artmakta ve asgari ücret konusu uzun süre gündemi işgal edebilmektedir.
Asgari ücret açıklandı açıklanmasına ama asgari ücretli, yapılan açıklamadan hiç te memnun kalmış gibi görünmüyor.
Genel bir kanı olarak Asgari ücretlinin beklentisi sanırım en az 30 bin TL civarıydı.
Ancak rakam 22.104,00 TL gibi bir rakamda kalınca asgari ücret ile çalışan vatandaş memnun kalmadı.
Sokakları şöyle bir dolaştığımızda, asgari ücretliden, vatandaştan yükselen ses şu şekildedir; her taraftan israflar başını almış gidiyorken, sadece iş emekli ve asgari ücretli maaşlarına gelince, tasarruf ve tasarruf tedbirlerinin akla gelmesi, ekonomiye yük oluyor ifadelerinin kullanılması, emekli ve asgari ücretli’ye tuhaf geliyor ve hali ile bunu anlamıyorlar.
Bu günün şartlarında 22.104,00 TL ile geçinmek gerçekten çok zor.
Asgari ücret miktarının açıklanmasından sonra, Sayın Maliye Bakanı; açıklanan asgari ücret miktarının gelişmekte olan Ülkelerde ödenen asgari ücret miktarlarından daha yüksek olduğunu belirtmiştir.
Sanırım burada mesele iyice anlaşılamamıştır. Mesele ücretin ne kadar yüksek yada düşük olduğu meselesi değildir.
Mesele 22.104,00 TL ile geçinip geçinememe meselesidir.
Bu gün artık Batman da bile kiralık bir dairenin kirası nerede ise 10 bin TL nin altında bulunamazken, 22.104,00 TL ile geçinebilmek nerde ise imkansız hale gelmiştir.
Normal şartlarda 4 kişilik bir aile de evin çalışanı baba eğer 10 bin TL yi kiraya verirse, okula giden çocuğunun servis parasını, çocuğun günlük harçlığını, çocuğunun ayakkabısını, çocuğun giyeceğini, çocuğun haftada bir kere bile olsa isteyeceği çikolatasını nasıl ve hangi parayla alacak.
Kaldı ki, elektrik, su, doğalgaz, kendi ve eşinin kullandığı telefon parası vs.. nasıl ödeyecek.
Bu insanlar hiç mi bir meyve, sebze alamayacak, hiçimi kımızı et alamayacak, hiçi hastalanıp hastaneye gitmeyecek.
Hadi bırakın dışarda, yılda birde olsa ailesi ile bir yemek yemeği, yada sinemaya gitmeyi, yeterli ve sağlıklı gıdaya ulaşması bile imkansız görünüyor.
Ama eğer asgari ücretle çalışanların, servis ücretleri ödemiyor, kırmızı et yemeyi sevmiyor, çocuklarına harçlık vermiyor, çocukları çikolata sevmiyor, asgari ücretli kira ödemiyor, meyve yemiyor, ayda yılda birde olsa dışarda yemek yemiyor, yılda bir, yada 2-3 yalda bir giyecek almıyor, asgari ücretliler hastalanmıyor deniliyorsa evet doğrudur 22.104,00 TL ücret yeterlidir.
Ama gerçek olan şu ki; Yönetimlerde Her zaman öncelik vatandaşın refahı olmalıdır.
Her kesin insanca yeterli ve güvenli gıdaya ulaşabilme ve insanca yaşamaya hakkı vardır.
Eğer ülkede ekonomik zorluklar var deniliyorsa eyvallah. Ekonomik tedbirler amaçlı tasarruf yapılacaksa eyvallah, ama bu ekonomik tedbirler-tasarruflar garip - guraba’nın üzerinden yapılıyorsa burada hak-hukuk nerde diye sorulmaz mı?
Tasarrufu sağlanacaksa asgari ücretli ve emekliden sağlandığı kadar, lüks hayat yaşayanların, şatafatlı hayat yaşayanların israfı üzerinden de yapılmalı, tasarruf sadece asgari ücret ile çalışan, emek sarf eden, alın teri dökenin garibanın emeğinden tasarruf sağlanmamalıdır.
Birileri çıkıp diyebilir; yakın geçmişte dünyada bir ekonomik kriz yasandı. Doğrudur yaşandı, bir pandemi belası yasandı. Doğrudur yaşandı, çağın felekti olarak belertilen büyük bir deprem yasandı. Doğrudur yaşandı, evet özelikle deprem felaketi büyük bir acıydı, hem insan trajedisi bakımından, hem ekonomik bakımdan ülke şartlarını çok zorladı ve zorlamaya da devam ediyor, bu süreçleri yönetmek, bu yaraları sarmak elbette kolay değildir. Bütün bunlar yaşandı doğrudur, tasarruf edilsin ama bu tasarruf sadece emekli ve asgari ücretlinin hesabı üzerinden yapılmasın diyoruz.
Konu ile alakalı olduğunu düşündüğüm şöyle bir anekdot anlatayım; Bir gün evde babası ile televizyon seyreden bir çocuk, televizyonda Afrika ülkesi olan Etiyopya ile ilgili yetersiz besleneme( yaşanan kuraklık ve kıtlıktan dolayı) konusunu anlatan belgeselde, açlık çeken ve açlıktan dolayı zayıf cılız bir çocuk televizyon ekranında görünüverir, o anda çocuk, çocukluk aklı ile üzüldüğü kadarı ile üzülür ve babasına dönüp, baba; bu çocuk niye böyle zayıf diye sorar? Babası çocuğa döner ve derki oğlum onlar fakirdir yeterli paraları yoktur ondan.
Çocuk bu sefer babasına bir daha sorar, baba! Onların iki çuval bile parası yok mudur...
Evet babasına soru soran çocuk çok üzülmüştü fakat televizyon ekranından görünen çocuğun halini anlamamıştı.
Boşuna atalarımız dememiş “tok açın halinden anlamaz”
Evet değeli okurlar Onun için diyorum ki; israf eden, tasarrufun nerden yapılacağını bilemez
Dolayısı ile tasarrufu yanlış yeden yaparlar.