EV İYİSİ OLMAK MI, EL İYİSİ OLMAK MI?
Günümüzde eşlerin muzdarip olduğu, yoğun şekilde problem yaşadığı konuların başında eşlerin birinin ya da her ikisinin evde büründüğü karakteri ile dışarıda sosyal çevresine karşı yansıttığı karakterinin bariz şekilde farklılık göstermesidir. Bu çelişki durumu evlilikler için problem teşkil etmekte ve çözümlenmediği takdirde diğer eş için ya da her ikisi için değersizlik duygusunu yoğun şekilde yaşanmasına neden olmaktadır.
Önceliği olan evinin dışında, herkesin yardımına koşan, insanları memnun etmek için olağanüstü çaba sarf eden, herkesle iyi geçinmeye gayret eden kadın ya da erkek; söz konusu ev ortamı olduğunda dışarıya karşı gösterdiği hassasiyeti maalesef kendi eşine ve çocuklarına karşı gösterememektedir. Sosyal çevresi tarafından çok merhametli olarak değerlendirilen bir kişi maalesef kendi ailesi söz konusu olduğunda birçok güzel duyguyu ailesine göstermekten imtina etmektedir. Kişi bazen bunu isteyerek yapsa da çoğu zaman bilinçdışı bir şekilde bu tavırları ortaya koymaktadır. Hatta öyle ki davranışlarının ya da söylemlerinin normal olduğunu, üzerine çok gelindiğini ve kendisine fazla yüklenildiğini, kendisine haksızlık edildiğini çoğu zaman dile getirmektedir.
Burada kişinin (kadın ya da erkeğin) abartılı davranışlar sergilemesi, kendini olduğundan farklı gösterme çabası, dışarıya karşı iyilik perisi olup, evinde sürekli gergin bir tutum sergilemesinin altında birtakım nedenler yatar. Bunlar; kişinin onaylanma isteği, takdir görme arzusu, değersizlik duygusu ve kendisini sevdirme çabasıdır. Sosyal çevresine karşı büründüğü pürüzsüz karakterle, takındığı uyumlu kişi maskesiyle kendisini olduğundan farklı gösteren birey kendine yönelen ilginin azaldığını fark ettiği ilk an gerçek karakterini ortaya koyacak, gerçek duygu ve düşüncelerine hâkim olamayacaktır.
Olayın bir başka yönü ise şu şekildedir. Kişi sürekli dışarıdaki diğer insanları mutlu ve memnun etmeye çalışan, onları idare eden ve onlara boğun eğen bir rol üstlendiyse, tüm enerjisini ve tahammülünü dışarıda tüketeceği için eve geldiğinde maalesef ki çocuğuna gösterebileceği ilgi, eşine verebileceği olumlu duygusu kalmayacaktır.. Bu durumda eşler arasında suçlamalara, huzursuzluğa, değersizliğe ve bağların zarar görmesine neden olabilmektedir.
Başkalarının dert yükünü çeken, herkesin yardımına koşan, bunun için dağları yolları aşan birey maalesef eşinin tam karşısındayken, göz göze, yüz yüze bakıyor iken aradaki duygusal engelleri aşamamaktadır. Aşırı uyumlu ya da fedakârca davranıp çevresinin tüm ilgisini ve beğenisi toplamaya çalışan birey, kendi evinde doğal halini bile eşine ve çocuğuna göstermekten aciz duruma gelebilmektedir. Sosyal çevresinde ya da iş hayatında diğer insanlara karşı hiçbir sınırı olmayan kişi, kendi evine geldiğinde ise koyamadığı o sınırların gerginliğini ve sinirini eşinden, çocuklarından çıkartmaktadır. Çatışmalar yoğunlaştıkça, duygular paylaşılmadıkça ve gönüller karşılık bulmadıkça tükenmişlik ve tahammülsüzlük iyiden iyiye kendisini gösterecektir.
Eşine ve çocuğuna saygı duymayan, onların duygu ve düşüncelerine önem vermeyen, başkalarını memnun edeyim derken onları ihmal eden birey; dışarıdaki yoğun ilgi ve sevgi sarhoşluğu sona erdiğinde, artık dışarıya karşı tahammülü kalmadığında elindekinin ve evindekilerin kıymetini ancak o zaman net bir biçimde anlayacaktır. Zira sevgi boşluğu kabul etmez, sevgisizlik ve değersizlik insanın gönül dünyasında yangınlara sebebiyet verir. Görmezden gelinmek, yok sayılmak insan ruhunda onulmaz yaralar açar. Böylesi bir karakter yapısına sahip olan birey taşıma suyla değirmenin dönmeyeceğinin farkındalığına varması, fedakârlılarını ve özverisini evine göstermesi, kendi iç kaynaklarından beslenip mutlu olabilmesi, bu mutluluğu ve coşkuyu da evine yansıtması sürdürülebilir bir mutluluk ve iyi hissediş hali için elzemdir.
Kişin sosyal çevresinin olması, diğer insanlarla etkileşim içerisinde olması, onlarla vakit geçirmesi, dostluklar ve derin ilişkiler kurması elbette istenen sağlıklı bir durumdur, aksi halde bir patolojiden söz etmek gerekecektir. Kişinin sosyal çevresini yok saymak, görmezden gelmek de problemi çözmeyecektir. Problemli olan davranış; bireyin hayatındaki öncelik sırasına ailesini koymaması, mutluluk kaynaklarının merkezine ailesini oturtmaması, kendisini besleyen sevgi musluklarının en büyüğünün eşi ve çocuklarına ait olmamasıdır. Yani kişinin önceliklerinin, görevlerinin ve sorumluluklarının yeterince farkında olmamasıdır. Özetle; bir tarafının gönlünü ederken başka bir tarafın gönlünü kırmamaktır.