Bugün İslam dünyasındaki birçok cemaat ve tarikat dini tebliğ etmek yerine ticaret ve siyasette yeni tür ağalık sistemini ayakta tutmaya çalışan yapıdan başka bir şey değiller. Sağlıklı bir din eğitimiyle bu feodal yapı çözülmedikçe İslam dünyasında, vahyin ifadesiyle “kendinde olan durumu” değiştirecek sivil bir duruş ve üstünlük beklemek zordur.

İnsanımız neden bu tür yapılara yönelirler? Bize göre müslümanların örgütlü din anlayışlarına yönelişinin temelinde fakirlik, devlet kurumları üzerindeki etkileri ve din bilgisi konusundaki eksiklik yatar. Bu nedenler ortadan kaldırılmadığı sürece insanların hizipsel yapıların vasiyetine teslim olmasını engellemek mümkün değildir. Siyasi partiler, cemaat ve buna benzer yapılara oy deposu algısından vazgeçmedikçe onlardan kaliteli bir İslam anlayışını beklemeleri beyhude olacaktır. Cemaatlerin iş ve işçi bulma kurumu statüsünden kurtulmaları gerekmektedir. Yoksa İslam’a bir hizmet yaptıkları koca bir yalandan ibaret olacaktır.

Bu yapılara yönelişlerin nasıl çalıştığı konusunu düşünecek olursak; öncelikle ve çoğunlukla fakirliğe ve işsizliğe bağlı olduğunu belirtmek gerekir. Çünkü fakir halklar bu tür yapılara genellikle doğrudan ayni ve nakdi yardım almak veya dolaylı iş/istihdam imkânlarından yararlanmak için yönelirler. O nedenle işsizliğin çok olduğu bir ülkede bu tür örgütlenmelere olan talebin azalmasını beklemek nafiledir. Nerede şairin dediğini tatbik eden fakir; “Azık kaygısı bilmem yaşadığım sürece /  Küfür sayar zilleti özgür kişiliğim.” Gazali’nin deyimiyle; “İnsanlar iki şeyden dolayı zillete düşerler fakat ikisi de Allah’ın elindedir: Can korkusu, rızık korkusu. Bunu idrak edemeyenler bu tür yapıların kucağına itilirler.

Diğer bir nedene gelince; devlet kurumlarındaki etkileri de insanların bu tür örgütlü din gruplarına yönelmelerine neden olmaktadır. Bu da devletin aygıt olarak ideolojik davranmasının önündeki kanalların tıkanmamış olmasından ileri gelir. Başka bir deyişle devletlerin işleyişinin hukuk sistemine dayalı şeffaflığı yakalayamamış olmasından ileri gelmektedir. Bu durum devlet kademelerinde duran insanların kendi yandaşlarına devlet imkânlarını peşkeş çekme zeminini sağlamaktadır. Böyle bir durumda devletin içinde hangi grup örgütlenmiş ise ona talep olacaktır. Çünkü her şeyden önce devlet gücüne dayalı doğrudan ve dolaylı birçok rantın varlığı söz konusudur. Bunu bilen gruplar devletin etkin makamlarını elinde tutmak için sürekli planlama yaparlar. Bu da onlara güç katar. Bu güç toplumu kontrol etmeye yarayan bir yapıya dönüşür.

Başka bir neden ise; din konusundaki cehalet ve bilgi eksikliğinden ileri gelmektedir. İnsanlar din konusunda bilgi eksikliği taşıyınca onların dine saygısını ve din konusundaki bilgi eksikliğini kullanarak onları kendilerine bağlarlar. Din konusunda bilgi sorunu olan kişiler din adamı veya din grubu olarak ortaya çıkan anlayışları taklit etmesi kaçınılmaz gibi görünür. Çünkü din alanı bir gayb alanıdır. Ve onu da sözde dini grup özelde ise dini lider bilmektedir. Bu bir tür kurtuluş anlayışıdır. Yolunu şaşırmış veya yolu bilmeyen bir kişi kendisine yolu tarif eden kişiye inanmak zorunda hisseder. Buna benzer bir durum var burada, o nedenle din konusundaki bilgi eksikliği giderilmeden bu yapıların güçlenmesi ve devleti kontrol etme girişimleri engellenemez. Eğer devletin bir ideolojisi var ise herkes o ideolojiyi kullanmak ister. Bunu engellemenin yolu devletin ideolojik bir aygıt olarak görülmesini engellemektir.

Devlet Fetö gibi yapılanmalardan kurtulmak istiyorsa (ki bir daha olmayacağına hiç kimse garanti vermez) saf duru bir İslam anlayışının yanında işin uzmanları ile beraber bu işe el atmaları ve islam’ı bidat ve hurafelerden temizlemesi gerekmektedir. Ne olur şu maarifinizi gözden geçirin ki devletimiz payıdar olsun! Yoksa her birkaç yılda devletimize ve milletimize pahalıya mal olacak yapılara pirim vermiş olursunuz! Sonra da mağdur olmuş aileler ve psikolojisi bozulmuş bir milletle karşı karşıya kalırsınız. Bunun vebali de maddi ve manevi pek büyük olacaktır.

Bu yapısal durum reforme edilmedikçe, yeniden şekillendirilmedikçe sivil bir müslüman halkın varlığını hayal edemeyiz. Bu durumda müslüman halklar sürekli olarak yerel ve küresel oyun kurucuların figüranları olacaktır. Böyle bir toplumda demokrasi hürriyet, özgürlük ve insan haklarının ve gerçek İslam’ın yaşanmasını beklemek zor olacaktır. Herkes bildiğini okumaktadır. Bu tür yapıları oy deposu olmaktan çıkaralım. Oy deposu gözüyle görülen her yapı taviz koparacaktır. Birçok siyasi parti “siyasi hayatıma mal olsa da” derler bunu da bu kategoride değerlendirip o şekilde devlet ve milleti kurtarın bu işgalci zihniyetten. Böylece tarihe geçiniz lütfen! Fİ EMANİLLAH.