Bir kısım maksatlı kişiler değişik yöntemlerle, Kuran’a saldırıyor ve Müslümanları kurandan uzaklaştırmaya yelteniyorlar. Derler ki “kuranın manasını bilmeyen Kuran’ı okumaktan manevi haz, sevap alamaz, mezarlıklarda ölülere okunması beyhudedir; dolayısıyla taziyelerde fatihe veya İhlâs süresinin ölülere okunmasının ölüye hiç faydası yoktur”

Evet, yolu şaşırmış bu kişiler bilmezler ki Kuran okuyan kişinin iki ciheti vardır. En mükemmel ciheti manasını bilip manayı tefekkür ederek okumak, bir ciheti de Allah’ın kelamı olduğunu düşünmek ve bu düşünceyle okuyup manevi haz ve sevap almaktır.

Manasını bilmeyen okuyucu abdest alıp Kuran’ı edep çerçevesinde okuması ve ilahi kelam olduğunu tefekkür etmesi ruhunu sadeleştirdiği için zikir ve  makbul ibadet sayılmaktadır.

Kuran’ın manasını hiç bilmeyen çok insanların okuma zamanında huzur bulması Allah ve Kuran’ı Allah’tan getiren Peygamberle buluşur gibi okuması vakidir. Okuyan da dinleyen de aynı manevi hazzı almaktadır. Ez cümle, Kuran okuyan ile başka kitap okuyanın arasında manevi yönden büyük fark his edilmektedir.

 Peygamberin (Sav) mezarlıkların önünden geçerken Fatiha ve İhlâs süresi ölüler adına okuması ve manasını bilen- bilmeyen bütün Müslümanlara da bu şekil okumağı tavsiye etmesi, ölülere büyük haz tevdi edilmesine bariz delildir.

Ölülerin ruhları için kuran okuma tavsiyesi İslam Hukuku Fıkıh’ta açık şekilde beyan edilmiştir. Evet, fıkhın İCARA faslında ücretle Kuran okumanın ( ölü ve sağlara) caiz olduğu ifade edilmektedir.

Esas itibariyle biz Ehl-i Sünnet itikadımızda ölü şeklen yok oluyorsa da Ruhan baki ve diridir; Berzah âleminde yaşamaktadır. Bu nedenle onun niyetiyle kuran okumak, sadaka vermek ve her çeşit ihsanlarda bulunmak tavsiye edilmiştir.

Bu ihsanlar sağ insana vasıl olduğu gibi ölünün Berzahtaki ruhuna da vasıl olmaktadır.

 Resulullah’ı (sav) dinleyelim:

مَثَلُ الَّذِي يَقْرَأُ الْقُرْآنَ كَالْأُتْرُجَّةِ طَعْمُهَا طَيِّبٌ وَرِيحُهَا طَيِّبٌ وَالَّذِي لَا يَقْرَأُ الْقُرْآنَ كَالتَّمْرَةِ طَعْمُهَا طَيِّبٌ وَلَا رِيحَ لَهَا وَمَثَلُ الْفَاجِرِ الَّذِي يَقْرَأُ الْقُرْآنَ كَمَثَلِ الرَّيْحَانَةِ رِيحُهَا طَيِّبٌ وَطَعْمُهَا مُرٌّ وَمَثَلُ الْفَاجِرِ الَّذِي لَا يَقْرَأُ الْقُرْآنَ كَمَثَلِ الْحَنْظَلَةِ طَعْمُهَا مُرٌّ وَلَا رِيحَ لَهَا

“Kuran okuyan mümin, UTRÜCCE gibidir. Tadı da kokusu da güzeldir. Kuran okumayan mümin TEMİR (hurma) gibidir. Kokusu yok fakat tadı güzeldir. Kuran okuyan facır (fasık)  REYHAN gibidir. Kokusu güzel, tadı acıdır.  Kuran okumayan facir (fasık) HANZELE gibidir. Tadı acıdır, kokusu da yoktur.

Peygamber (sav)bu beliğ teşbihiyle kuranın manasını bilen- bilmeyen arasında fark yapmadan mutlak olarak kuran okuyan mümini tadı ve kokusu güzel olan ÜTRÜCCE bitkisine benzetmiştir.

Kuran’ı okumak itaat gibidir.

Manayı bilmek vacip değildir.

Bilsin saldıran Mushafımız’a

Mushaf’ın sillesi eğri değildir.  

Hakka namzet ol.