Peygamberlerden sonra İslam dinini anlatma ve yayma görevi imamlara devredilmiştir. Bu görevi cehennem azabıyla korkutmadan önce cennet nimetleriyle müjdeleyerek tebliğ etmek boynunuzun borcu olmalıdır. Sert ve katı davranarak, devamlı korkutarak kişilerin sadece İslam’dan uzaklaşmasını sağlarsınız. İslam dini şefkat, merhamet, sevgi, tevazu, kucaklama dinidir. Onlarca, yüzlerce hata binlerce kişi, genç, çocuk, yaşlı, Allah’ın kelamı olan bir ayeti ve peygamberimizin bir hadisini duymaya hasret yaşıyorlar. Bunların imdadına tabii ki imamlar yetişir. Bir düşünelim: peygamberimiz(s.a.v) tek başına, korkmadan hiçbir engel ve tuzağa aldırmadan bütün dünya ile mücadele ediyordu. Bunun yanında merhamet ve şefkati hiçbir zaman elden bırakmayan peygamberimiz s.a.v adeta küçük, yaşlı, genç, Yahudi, Hıristiyan herkese güvenilir olduğunu kabul ettirmişti.
Ebu Hureyre Radiyallahu anh şöyle dedi: “Bedevinin biri mescidi nebevi de küçük abdestini bozmuştu. sahabiler onu azarlamaya kalkıştı. Bunun üzerine peygamberimiz(s.a.v) şöyle buyurdu: adamı kendi haline bırakın. Abdest bozduğu yere bir kova su dökün. Siz kolaylık göstermek için gönderildiniz zorluk çıkarmak için değil” Buhari
Bir kişinin dış görünümüne bakaraktan dindar mı? Yoksa dinsiz mi? Olduğuna hemen karar vermeyelim. Kıyafetinden, saçından yâda yürüyüşünden dolayı İslam dinine aykırı bir yanı varsa o hatası ayet ve hadisler ışığında korkutmadan güzel bir dille anlatılır. O kişi sizden öğüt aldığı sürece ona öğüt vermeye devam edersiniz, şayet benim aklım bana yeter sizin öğütlerinize ihtiyacım yok derse siz o zaman vazgeçebilirsiniz. Firavun’u hemen, hemen hepiniz bilirsiniz. Kendini hâşâ rab diye ilan etmişti. Buna rağmen yüce Allah hz. Musa’ya firavun’a git o çok azıtmış yoldan çıkmış, zalimlikte aşırı gitmiş, ona Allah’ın birliğini yumuşak bir dile anlat. Buradan neyi anlayabiliriz. Yumuşak dilin insan üzerinde daha çok tesir edeceğini rahatlıkla anlamak mümkün.
Yüce Allah Kuran’ı kerimde şöyle buyurmaktadır: “Allah’ın rahmetinden dolayı, ey Muhammed, sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi. Onları affet, onlara mağfiret dile, iş hakkında onlara danış, fakat karar verdin mi Allah’a güven, doğrusu Allah güvenenleri sever…” Ali İmran süresi 159. ayet.
Kesinlikle ön yargılardan kaçınalım. Kimin cennetlik kimin cehennemlik, kimin günahları bağışlanır kimin bağışlanmaz kararını verme yetkisi sadece yüce Allah’a aittir. Siz sadece durmadan, bıkmadan, gece gündüz tebliğ etmekle mükellefsiniz. Değişmeyen son karar yüce Allah’ındır. Allah’a emanet olun.