Bilindiği gibi İslam’ın beş şartından biri de oruçtur. Oruç bütün ümmetlere değişik gün ve şekillerle veya onlara da tam 30 gün farz kılınmıştır. Fakat onlar adedini tahrif etmişler. Şöyle: Yahudiler firavun’un boğulduğu ve Musa’nın zafere kavuştuğu güne endeksleyerek 30 günden bir güne indirdiler. Evet, Yahudi milleti dinin ahkâmını isteklerine göre değiştirmişler. Şimdi ‘arz-ı mev’ud’ denilen toprakların -kendilerine ait olduğunu iddia ederler. Halbuki Musa’ya vaat edilen bu toprak Müslümanlarındır.. Hıristiyanlar da, bir liderleri müzmin hastalıktan şifa bulduğu için 30’an 50 güne çıkartılar. Sonra mevsimler kendilerine ağır gelince bahara kaydırdılar. Her sene baharda 50 gün oruç tutarlar. Onlara göre oruçluya yağlı yemek memnudur, fakat bu asırda çıkan bitkisel yağlara fetva verirler. İslam’da ise oruç kıyamete kadar değişmez. Oruç yemeği- içmeği cinsi ilişkiyi terk etmenin perhiziyle eda edilir. Bunları terk etmek zahirde zor ise de mükâfatı Allah’ın cennetini ve rızasını kazanmak olduğu için zor sayılmayacaktır. Kişinin oruçla alacağı mükâfat büyüklüğü, azmi,  iradesi ve kesin kanaati zorluğunu kaldıracaktır. Zira tüm büyük mükâfatlar büyük hizmet ister, yüksek makama çıkmak için yüksek diploma gerekir, yüksek diploma da zahmet ve risk çekmeği muciptir. Allah (cc) buyurur ki   الصوم لی وانا اجزی بڒ (tüm ibadetlerin mükâfat derecesi beyan edilmiştir, orucun mükâfatı ise rakamsızdır, bana aittir.)

Bu dünya hayati heder oluyor.

Asiler demlerde iflasa kayıyor.

Muti kişiler de, rozetler taşıyor.

Oruçlu halliler Allah’a yürüyor. 

Hakka namzet ol.