Hz. Peygamber fetihten sonra “Allah’ın kılıcı” Hz. Halid b. Velid’i Nahledeki Uzza putunu yıkmak için gönderdi. Bu put Kureyş ve bütün Kinaneoğullarına ait olup en büyüğü idi. bu puta hizmet edenler Şeybanoğullarıydı. Halid otuz suvariyle gidip bu putu kırdı. Hz. Halid görevini ifa edip Mekke’ye dönünce Peygamberimiz (as) ona; “Putu kırınca hiçbir şey görüp görmediğini sordu. Hz. Halid; “hayır” deyince Hz. Peygamber; “sen putu tamamen yıkmamışsın” dedi. Hz. Halidi geri çevirip putu tamamen yıktırdı. Hz. Halid dönerken kızgındı, kılıcını kınından çıkarmıştı. Karşısına saçları dağınık ve çıplak siyah bir kadın çıkmıştı. Onu gören putun hizmetçileri bağırmaya başladılar. Hz. Halid onu vurdu ve öldürdü. Sonra da dönüp Hz. Peygamber’e haber verdi. Hz. Peygamber de, “Evet, bu kadın Uzza idi. Artık ebediyen memleketinizde kendisine tapılmasından ümidini kesti” buyurdu.
Her ne kadar meseleyi mucizevi ve kerametvari bir şekilde anlatmaya çalışanlar varsa da, bizim kanaatimize göre; Hz. Peygamber’in Hz. Halid’i tekrar putu kırmak için göndermesinin esas nedeni; putun sadece fiziki yapısını kırmak tek değil, onun zihniyetini amaçlarını da yıkmak gerekiyordu. Bundan dolayı Hz. Halid ikinci kez gittiğinde, putun bir taş parçasından ibaret olmadığını, esas onun propagandasını ve zihniyetini yayanları da öldürmüştür de bundan dolayı Hz. Peygamber “Artık ebediyen memleketinizde kendisine tapılmasından ümidini kesti” demiştir. Günümüzde bu putların misyonunu ziyaretlere yükleyen bidat ve hurafecilerin derhal bu mekânlardan uzaklaştırılması ve esas orada metfun olanların duaya muhtaç kişiler olduğu yönünde halkın bilinçlendirilmesi gerekmektedir. Yoksa bu ziyaretlerde işlenen şeni’ hareketlerin eski putçuluktan ve putlara yüklenen misyondan hiçbir farkı yoktur. İyileşmek için gidenler, çocuk isteyenler ve rızkının genişlenmesini isteyenler vs. Efendim biz oraya giderken onların Allah’ın sevgili kulları olduğuna inandığımız için gidiyor ve Allah’tan istiyoruz gibi mesnetsiz bir gerekçe ile bu mesele izah edilemez. Çünkü cahiliye toplumu da bu gerekçelerle gidiyor ve putlarının onlarla Allah arasında aracı olduklarını söylüyorlardı.
Aynı ay içerisinde Amr b. As’ı Mekkeye üç mil mesafedeki Ruhat’ta Huzeyl kabilesine ait Suva putunu yıkmak için gönderdi. Amr oraya vardığında putun hizmetçisi; “ne istiyorsun?” diye sordu. Amr; “Allah’ın Rasulü (as), bana onu yıkmamı emretti” dedi. Hizmetçi; “Buna gücün yetmez” dedi. Amr; “Niçin?” dedi. Hizmetçi; “sana mani olur” dedi. Amr; “Hala sen batıl üzere misin? Yazık o hiç işitir veya görür mü?” dedi Sonra da yaklaştı putu kırdı. Arkadaşlarına da putu tamamen yıkmalarını emretti. Amr; hizmetçiye; “Nasıl gördün mü durumu?” dedi. Hizmetçi; “Allah’a teslim oldum” dedi. Ziyaret gözünüzü kör eder, size zarar verir, ziyaret çarptı, otu biçilmez, ağacı kesilmez, hatta dibe düşenler bile alınmaz diyen zihniyet putçuluğun tezahürüdür.
Yine aynı ay içerisinde Hz. Peygamber; Sa’d b. Zeyd el-Eşeli’yi yirmi suvariyle Kadid yakınlarında Müşellel’de bulunan Evs, Hazrec, Gassan ve diğer bazı kabilelere ait Menat putunu yıkmak üzere gönderdi. Sa’d oraya varınca putun hizmetçisi; “Ne istiyorsun? dedi. Sa’d; “Menat’ı yıkmayı! Diye cevap verdi, Hizmetçi; “Sen mi bu işi yapacaksın? dedi. Sa’d puta yaklaştı, karşısına saçları dağınık, yazık yazık diye bağırarak, göğsüne vuran çıplak siyah bir kadın çıktı. Hizmetçi bu kadına; “Ya Menat! Önünde sana isyan eden bazıları var!” dedi Sa’d kadına vurup öldürdü. Sonra da puta döndü. Kırıp yıktı. Putun hazinesinde bir şey bulamadılar. Bundan sonra putçuluğun esamesi kalmadı. Ta ki Hz. Peygamber ve Hulafa’i raşidinden sonra İslam âlemine bidatçılar ve hurafeciler musallat oluncaya kadar! İnsanlar bilsinler ki, cemaat liderlerini, tarikat liderlerini, parti liderlerini vs. patronların sözleri Allah ve Rasulünün (as) önüne geçer ve onlarla kalkılıp oturulduğu zaman, hak söylendiğinde, siz benim şeyhim veya liderim kadar mı biliyorsunuz? Cevabını aldığınız zaman biliniz ki putçuluk tezahür etmiştir. Cahiliye dönemindeki putlar maden, taş ve tahtadandı ama günümüzdekiler ise et ve kemiktendirler. Binaenaleyh, öncelikli olarak bu tür yapılarla, saf duru bir İslam anlayışıyla mücadele etmek gerekmektedir. Zira ümmetin yönü putçuluğa dönmüştür. Biliniz ki Muhammed (as)’den sonra da peygamber gelmeyecektir. Bu görev İslam’ı saf kaynağından öğrenen ve iyiliği emredip kötülüklerden alıkoyanların görevidir. Vesselam