Ezan,  İslam’ın aşikâr şiarıdır, okunduğu yerde İslam’ın hâkimiyeti izhar edilmektedir. Bunun içindir ki İslam muhalifleri fırsat bulduklarında ezanı ya kaldırırlar, ya da başka dillere tebdil ederler ki bu şiar zail olsun, yerine müzik ve ya çan sesleri şiar olsun.

Bu gereken şiarın cazibeliği güzel sesle ve kural ile okunmasına bağlıdır. Bundan dolayı güzel ses ve kural ile okunması, hoparlörleri müessir hale ayarlanması, dinleyenleri zevkle dinlemeye, imkân sağlaması şarttır.  Güzel ses ve kural ile okunmayan ezan dinleyenleri duygulandırma yerine bıktırır, taciz eder.

 Konuyla ilgili  hadis mealini dinleyelim:

“قَالَ أَصْحَابنَا : فَلَوْ وَجَدْنَا مُؤَذِّنًا حَسَن الصَّوْت يَطْلُب عَلَى أَذَانه رِزْقًا وَآخَر يَتَبَرَّع بِالْأَذَانِ لَكِنَّهُ غَيْر حَسَن الصَّوْت ، فَأَيّهمَا يُؤْخَذ ؟ فِيهِ وَجْهَانِ : أَصَحّهمَا يُرْزَق حَسَن الصَّوْت ، وَهُوَ قَوْل اِبْن شُرَيْح . وَاَللَّه أَعْلَم . شرح النووی علی مسلم.”

(Müslim şerhinde denilir ki ; Eğer iki müezzin ezan için imtihane girerse ve biri maaşsız fahri okumak ister, biri de maaşla okuyacaksa ve lakin maaşla okumak isteyenin sesi daha güzelse ve kurala göre ise, diğerinin sesi güzel değilse kurala da uymazsa maaşla okuyan tercih edilecektir)

Yaşadığım bir macerayı nakil ediyorum:

Evet, Habizbini aşireti ağalarından Seyfeddin Demir İstanbul’da yaşıyordu. Ben de telif ettiğim bir kitabımı tap ettirmek için İstanbul’a gittim ve 5 gün Seyfeddin’in misafiri oldum. O her zaman benimle olup benden ayrılmıyor, her yere götürüyor, saygıyla alakadar oluyordu. Bakıyorum ki hangi yere gitsek Seyfeddin abdestli ve namaza hazır vazıyette olduğunu görüyorum. Aynı zamanda sabah namazına benden önce kalkar huzur içinde namazını kılardı. Ben ona dedim ki “Seyfeddin, sen kendi köyün (Batılı)’de iken namaz kılmıyordun, İstanbul’a geldin bir namaz kaçırmıyorsun. Bunun sebebi nedir?” Seyfeddin dedi ki “hocam, ne hocaların ne şeyhlerin ve ne de kitapların bu konuda yardımları olmadı sadece mahallemizde bir sabah ezanı güzel ses, kural ve nağmeyle okunuyordu. Ben yatağımın içinde oturdum, bu ezanı sona kadar dinledim ve hemen kalktım abdest aldım camiye gitmeye hazırlandım. Eşim hayretler içinde sordu ‘nereye Seyfeddin?’ ben de ‘Camiye’ dedim, ‘yahu sen bazen Cuma namazına da gitmiyorsun, bu sabah namazı nerden çıktı?’ Ben onu dinlemedim, gitti annemi çağırdı ben de kapıda ayak kabımı giyiyorum. Annem geldi ‘oğlum, ne yapıyorsun?’ dedi, ‘namaza gidiyorum’ dedim, ‘ne namazı oğlum senin neyin var?’ Ben dedim ki ‘anne, müezzin bini çağırıyor, okuduğu ezan beni camiye çekiyor, ben özürlü veya hasta veya başka bir hâlde değilim’ dedim ve camiye gittim, o günden beri O, müezzinin güzel sesi sayasında manevi duyguyla camiye gidiyorum” dedi.

Seyfeddin’e Allah rahmet eylesin

Hakka namzet ol.