İlk İnsanlar yurtsuz iken kendilerine yurt arayıp genelde sulu mekânları ikametgâh etmişler ve bu ikamet ferdi olmamış içtimai şekilde icra edilmiştir.  Bu nedenle komşuluk müessesi ikametgâh ile gerçekleşmiş, insan yurt teşhisiyle birlikte komşu da aramış, komşuyla beraber yer edinmiş,  ya köyde ya tarlada ya şehir ve ya devlette kendi hemcinsine komşu olmuştur.  Komşunun itibari ve gerekliği düşünürlerin şu sözüyle tabir edilmiştir: الرفیق ثم الطریق   "yola çıkmadan önce yoldaş (komşu)  bul."

Peygamberimiz (sav) buyuruyor ki "senin komşun senin sofranın ortağıdır, et pişirdiğin zaman suyu bol olsun ki senin komşun da ondan müstefit olsun." Şunu da söylemiş: "Allah komşuyu bana o kadar tavsiye etti ki komşunun akraba gibi mirasın ortağı olduğunu sandım."

Komşunun iyisi, iyi akraba kadar faydalı olduğu gibi kötüsü de ejderha gibi zararlıdır.  Sadi Şirazi der ki: İran şahı üç bilim adamına iyi kısrağın faydasını soruyor. Biri iyi kısrak sahibinin mal ve canını sel, ateş gibi felaketten kurtarmak için iyidir, der. İkincisi başkasının can ve malını felaketten kurtarmak için iyidir der. Üçüncüsü iyi kısrak kötü komşudan kaçmak için iyidir, der ve Şah'dan en büyük hediye ve üst puanları alır.

Benim bir tecrübem var paylaşırım: ben birkaç kötü komşuya iyi davranmakla faydalı ve saygılı hale getirdim. Demek kötü komşu senin iyiliğinle düzelir, kâmil hale gelebilir.

Ebu Hanife ceza evinde komşu olduğu sarhoşa saygı gösteriyor. Oğlu sebebini sorunca şu cevabı veriyor:

"Bu sarhoş ceza evinde bana şu tavsiyeyi yaptı: "sen büyük âlimsin, davan da haktır, halife, seni hapis ettirmekle zulüm işlemiştir, sen haklısın, sabırlı ol ve dayan. Bak ben sarhoşluktan ceza çekiyorum ve batıl fikrimden dönmüyorum…”

Komşuya iyi davransan uzlaşır.

Ona kötü davransan ejderha olur.

Onun hakkındaki tavsiyeyi dinle

Ona kötülük etsen canavarlaşır.

Hakka namzet ol