Diyarbakır, Van ve Mardin Belediyelerine Kayyum atandığını üzülerek öğrendiğimi belirtmek isterim. Birincisi seçilmiş kişilerin seçimle gönderilmelerinden yana olduğum için çok üzüldüm. İkincisi ise seçilmiş kişilerin mevcut yasaları ihlal etmelerine üzüldüm. Terör bütün dünyanın başına bela olmuş bir gerçeğimiz. Devletler terörü bertaraf etmek için kanunlar çıkarır, yok etmek için çaba gösterirler. Buna rağmen başarılı olduklarını söylemek imkânsızdır. Beşeri kanunlar bu konuda yetersiz geldiği bir gerçektir. Kaldı ki tamamıyla İslam kanunlarını da uygulayalım deseler dahi toplumun ahlakı İslam olmazsa başarılı olacaklarını düşünmüyorum. Hz. Osman dahi İslam’ı uyguladığını söylemesine rağmen kellesini teröristlerden, kurtaramadı çünkü uygulama tamamıyla İslami olmamış akrabalık ilişkileri sonucu devlet kademelerine yerleştirilen trollerin adaletsizlikleri sayesinde koca Halife öldürülmüştür. Devleti düşman yok etmez, ama ehliyetsiz ve beceriksizler yok eder.
Bundan dolayı teröre karşı çıkarılacak kanunların esnek olmaması ve tümden uygulanması gerekmektedir. Dost ahbap ilişkileri sonucu uygulanan kanunlar delinmeye başlanıldığı zaman adaletsizlikler meydana gelir ve toplumda kargaşa olur. Fetö terör örgütünün birçok mensubu şu an dışarıda gezerken masum ve çocuğum teröre bulaşmasın, kızım kötü yola düşmesin ve İslami endişeyle çocuğunu Fetöcülere teslim edenlerin mağdur olduğuna şahid olmaktayız. Kanunlar uygulanacaksa toplumun vicdanını da zedelememesi gerekmektedir.
Bizim gibi ömrünü siyasi kaotik ortamlarda geçirenler her ne pahasına olursa olsun huzurun tesisinden yana olurlar. Zira bir daha hiç bir zaman geri gelmeyecek geçen ömrünün hesabından ziyade, geri kalan bir kaç günü ile birlikte çocuklarının huzurlu bir yaşamının olması gerektiği yönündeki çabadan yana olurlar. 12 Eylül öncesi, 90'lı faili meçhul yılları ve 2000'li yılları, hele hele 6-7 Ekim günlerini unutmamız mümkün değildir.
Türkiye’nin batısındaki şehirlerde yaşamın ne kadar değerli olduğunu huzurlu olduğunu görmek mümkündür. Bu ülkede Kürt ve Türklüğün birleşmesinden kardeşlikten başka bir şeyin çıkmayacağını, Kürt'ün de Türk'ün de anlayacağı o günü sabırsızlıkla bekliyoruz. Türk ve Kürt ananın, yürekleri tarumar eden, ağıdı değil, gönülleri bahtiyar eden sesi arıyoruz. Emperyalist güçler, Kürt ve Türk'ün hiç bir zaman dostu, olmadılar olmayacaklar. Ecdadımız. “Ayıdan post gâvurdan dost olmaz” demişlerdir. İşte bu noktadan hareketle ülkenin birliği, ülkede yaşayanların kardeşliği bizim öncelikli hedefimiz olmalıdır. Ben bölünmüş, küçülmüş, zayıflamış bir küçük ülkeden ziyade güçlü, kardeşliği pekişmiş bir büyük ülkeden yanayım.
Türkiye’de, Kürtler aidiyet içinde olduğu bir ülkedir. Bu ülkenin selameti Kürdün de selametidir. Allah muhafaza başına gelecek her hangi bir sıkıntıda gidebileceği hiç bir ülke, hiç bir coğrafya yoktur. problemlerin varlığı bir gerçektir, fakat çaresi terör değildir. Taraflar karşılıklı olarak zayıflıyor, kazançlı çıkan emperyalist güçler oluyor. Ben sandıktan yanayım. Sandıkla gelen sandıkla gitmelidir ancak sandıkla gelen de bu benim hakkım diyip yürürlükteki yasaların yerine kendi veya birilerinin belirlediği çizgide yürüme cihetine gitmesi doğru değildir. Giderse veya bunda ısrar ederse kargaşaya katkıda bulunmaktan başka bir şey yapmış olamaz. Sen Türkiye Cumhuriyetinde yaşayacaksın, kanunlarını tanımayacaksın, Terör örgütünün direktifleri ile hareket edeceksin kandilin kayyumunu kabul edeceksin, alındığın zaman da feveranlar koparacaksın. Seçimle geldim deyip mağduru oynayacaksın. Seçimle gelmek insana suç yapma hakkını vermez. Ben bu ülkede milletvekillerinin de dokunulmazlığını gereksiz görüyorum. Kim suç işlese cezasını çekmesi gerekmektedir. Hiç kimse kanunların üstünde değildir. TBMM’ye girer maaşını alacaksın ama devlete savaş açmış ve sırtını emperyalist güçlere dayamış bir örgütten direktif alacaksın bu reva mıdır? Böyle bir müsamahayı hiçbir devlet göstermez. İngiliz askerini öldüren IRA destekçisi bir vekil İngiliz meclisine girebilir mi? Amerikan askerini öldüren bir el-Kaide destekçisi Amerikan meclisine girebilir mi? Ama Türkiye Cumhuriyeti askerini öldüren bir bir terör örgütü destekçisi TBMM’ye girebiliyor. Bu nasıl bir çelişki? Terör örgütüne sırtını dayayan siyasi partiye iftira mı ediyoruz, örgüt ile ilgimiz yok mudur deniliyor? Buyurun o zaman seçimlerde terör örgütü ile bizim aramızda bir ilişki yoktur; biz her türlü teröre karşı devletimizin yanındayız deyiniz bakayım kaç oy alacaksınız! Terör örgütünün masum insanlara nasıl baskı yaparak partiye oy kazandırdığını bilmeyen mi kaldı? Taşrada sandıkların nasıl baskı neticesinde taşra imamları ve öğretmenlerinin hatta şeyhler ve ağalarının oyları dâhil, nasıl sandıkların terör örgütünün desteklediği partinin leyhine ful geldiğini bilmeyen yoktur.
Demokrasiden çok bahsetmekle demokrat olunmuyor. Önce kendimize uygular, ondan sonra beklenti içine girme hakkı doğar. Ben şunu hep gördüm kim en çok bir şeyden bahsediyorsa, en çok istismar edendir. Terör örgütlerinin çok kullandığı demokrasiyi en çok onlar ihlal ediyor, siz kim demokrasi kim! Adayların dahi oluru terör merkezlerinde onaylanan bir terör örgütünün uzantısı partiler demokrasinin esamesinden bahsetme hakkı yoktur. Türk solu da en çok demokrasi ve Mustafa Kemal’i referans gösterirler ama en çok onlar istismar ederler. İnsanların dürüst olmaları bir haktır, bu hak takip edilirse hak meydana gelecektir, yoksa hak yerine adaletsizlikler olacaktır. Millet olarak Hz. Peygamber’in şu tavsiyesini uygulamak durumundayız yoksa yok olmak ve emperyalist güçlerin oyuncağı olmaya devam etmemiz mukadder olacaktır; “Zalim de olsa, mazlumda olsa mümin kardeşinize yardım ediniz. Sahabe soruyor; mazluma yardım ederiz de zalime nasıl yardımcı olalım? Onu da zulmünden vazgeçirin bu ona yardımınızdır” demişti. Vesselam.