İnsan erkek ve kadın veya her iki taraflı bir şekilde yaratılıyor. ( iki taraflı olana HUNSA denir)

Allah bu iki cins insana farklı fiziksel yapı, tabiat, şekil ve görev veriyor. Yani fiziki, biyolojik ve şekilsel ve reislik gibi sıfatlarında farklı kılıyor. Hulasa, kadınlar ve erkekler gerek fiziksel yapıları, gerek düşünme yetenekleri ve gerekse kabiliyet yapıları tamamen farklıdır. Evet, bu fark tercih farkı değildir, elmalarla armutlar aynı kümeye konamazlar ama hangisinin daha lezzetli olduğu belli değildir. Şu var ki kadın doğurganlığı sebebiyle erkekten daha çok evrene yakındır ve bu bapta daha üstün sayılır. Çünkü üretkenlik sıfatına sahip olduğu için Allahın yaratıcılık sıfatının benzerini taşır ve doğurganlığı hasebiyle hayatın önemli bir parçasıdır. Peygamberin “cennet annelerin ayakları altındadır” sözü bunun içindir. Anne-çocuk arasındaki yakınlık baba-çocuk yakınlığından daha fazladır. Anne gebelik, emzirme ve doğurmanın acısını ve zevkini tattığından çocuğuna, çocuk da kendisini dünyaya getirdiği ve ilgisini eksiltmediğinden annesine fazla bağlıdır. kadın erkek birbirine o kadar yakın ki bazı zaman savaşçılar arasında kadın-erkek ayrımı yoktur. Kadınlar da erkekler kadar iyi savaşırlar amma genel hâkimiyet erkeklere mahsustur, komite zinciri erkeğin elindedir, elinde olmalıdır. Her ordunun başındaki komutan erkektir, kadının savaşın kademelerinde yer alması zafiyetine ve fıtratına göredir.  Evet, erkeğin fiziki yapısı düşünce kabiliyeti kadınınkinden farklı olduğu gibi hayat dilimleri ve liyakat vasıfları da farklıdır. Allah erkeği KAVVAM sıfatıyla, yaratmış, yani ona üst hâkimiyet yetkisini vermiş, kadına hâkim olmasını sağlamıştır. Fakat bu hâkimiyeti adalet sıfatıyla tezyin etmiş, erkeğin kadına her hangi bir haksızlığa cevaz vermemiştir. Amma günün tabiriyle ikisine her cihette eşitlik de vermemiştir. Zira mutlak eşitlik tabiata zıt ve kadına zararlı bir haldir. Kadın her çeşit sıfatlarda erkeğe tam eşit olamaz amma  bazı konularda kadın erkeğin üstüdür, tabir caiz ise erkek dışişleri bakanı, kadın içişleri bakanı mesabesindedir. Kadın başbakan olabiliyorsa erkek mutlaka cumhur reisi olacaktır, bunun tersi terstir. Bu gün kadını her hususta erkek seviyesine getiren sistem fıtrata zıttır. Mesela dine ve fıtrata göre kadın mirastan erkeğin yarısını alır amma mirastan mahrum edilmesi de zulümdür, erkek gibi eşit olarak yarısını alması da hakkaniyete zıt ve zulümdür. Fıtrata göre kadın na mahrem yerlerini mahram olmayana sergileyemez, sürücü olabilirse de her çeşit spor yapamaz, her yerde tek başına olamaz, kendini na mahrem erkeklerin tacizinden koruyamaz. Bu hususlarda erkeğin himayesine muhtaçtır.  Mesela bir ordu sade kadınlardan terkip edilse tam başarılı olması imkân haricidir, bir kadın emniyetsiz yerde gece tek başına dışarı gidemez, hatta komşusuna varamaz, savaşta cepheye kendi başına gidemez. Bunun gibi tüm eylemlerde erkeğe muhtaçtır. Evet, kadın kendi fıtratına göre kıymetlidir, korunma altına alınması her türlü menfi etkenlerden korunması kadın hakkıdır, erkek bu korumada görevlidir. Peygamber (sav) kadını cama benzeterek erkeklere hitaben şöyle der:   “camları muhafaza edin.”علیكم بالقواریر   “Erkek kadını cam gibi korumalı, Kadın da bu nazenin değerini her zaman bilmeli, peygamberin kendisini cama benzetmesi ve kendisine verdiği bu değer ve hürmeti bilmeli, kıymet, vakar ve şerefini her hususta korumalı, başıboş, vakarsız olmamalı her yere gitmemeli, her libasa bürünmemeli hulasa cam gibi şeffaf, narin değerli olmalıdır.

Kadın anne, erkek de babadır.

Bu iki değeri ayırmak hatadır.

Teşbihin benzeri evrende yoktur.

Allahın verdiği değerler esastır.

Babnirli mele