Değerli okurlar, bugünkü yazımızda çevreyi ve doğayı korumada çevre eğitimin in önemine değinmek istiyorum. Malumdur ki; insanoğlu yaşamını devam ettirebilmek için toplum içinde yaşamaya ihtiyaç duymaktadır. Toplumsal yaşam bireylerin yaşamını kolaylaştırdığı gibi, bazı konularda da zorlaştırmıştır. Toplumsal yaşam; gün geçtikçe büyüyen ve buna bağlı olarak ihtiyaçları çoğalan bireylerin, daha ileri teknolojileri üretmelerine, kontrolsüzce sınırlı kaynakları tüketmelerine, yaşadıkları ortamları kimi zaman onarılmaz biçimde kirletmelerine, doğal kaynakları yok etmelerine ve daha önce tarımsal üretim alanı olan bölgeleri yerleşim alanı olarak kullanmalarına neden olmaktadır.

1900 yılında 1,5 milyar olan dünya nüfusu günümüzde yaklaşık 7,5 milyara yaklaşmıştır. Dünya nüfusunun 5 kat artması, sanayinin artması ile birlikte 1900 yılına göre kişi başına tüketilen enerji miktarının 3 katına, ham madde kullanımının ise 2 katına çıktığı göz önüne alınırsa doğal kaynaklarımızın da hızla tükendiği görülmektedir. Bu veriler ışığında yapılan araştırmalara göre çevre kirliliği ve doğal dengenin bozulmasında insan etkisinin % 90 olduğu değerlendirilmiştir. Çünkü toplumda israf bir alışkanlık halini alarak ihtiyaçtan fazla tüketim toplumlarda bir kültür halini aldı. Çevre kirliliği ve doğal dengenin bozulmasının çok büyük etkilere ulaşması neticesinde; çağımız insanını teknolojiden etkili bir biçimde yararlanarak, ortaya çıkan sorunlarını sürdürülebilir çevre çerçevesinde çözümlemeye zorlamıştır. Şüphesiz bu sorunların çözümünde çevre sorunları hakkında bilgilenme, sorunları çözümleme ve sorunun kaynaklarını ortadan kaldırma konusunda toplumun tüm bireylerine çevre eğitimi verilerek mümkün olacaktır.

Çevre sorunlarına çok çeşitli çözüm yolları önerilse de bunlar içinde sorunların kaynağında, ortaya çıkmadan önlenmesi en kayda değeridir. Bunun için de en önemli faktörün eğitim olduğu birçok çevrelerce kabul edilmektedir. Bu sebeple UNESCO, UNEP, Ülkelerdeki Çevre veya Ekoloji Bakanlıkları, Üniversiteler, Belediyeler ve Bazı Sivil Toplum Örgütleri gibi birçok kuruluş çevre eğitimini temel alan, çalışmalar yürütmektedirler

Çevre eğitiminin kökleri, doğayı ve doğal kaynaklan koruma eğitimine dayanmaktadır. Çevre eğitimi, toprak, su, orman gibi doğal kaynakları geliştirme ve korumaya ilave olarak biyosfer ve ekosistemleri içine alacak şekilde tüm çevreyi korumak ve iyileştirmek üzerine odaklanmıştır. Ekosistemlerin nasıl işlediklerini açıklaması bakımından ekoloji, çevre eğitiminin önemli bir temel taşını oluşturmuştur. Çevre eğitimi üzerine yapılan uluslararası çalışmaların bulgularına göre, bireylerin çevre eğitimini en verimli şekilde alabilecekleri öğretim seviyesi ortaöğretimdir. Ancak çevre eğitiminin her aşamada yani ilkokul, ilköğretim ve hatta anaokullarında özellikle doğa sevgisi ve bilincinin ilk olarak verilmesinden dolayı çevre eğitiminin çok küçük yaşlardan itibaren başlaması gerektiği düşüncesindeyim. Çünkü Çevre eğitiminde; doğadaki canlıları sevme, onlara karşı saygılı olma, haklarına riayet etme, adil olma, çevreye Allah’ın ve gelecek nesillerin de hak sahibi olduğu emanet nazarıyla bakmak vb. birçok ilke ve erdemi barındırmaktadır. Bu ilke ve erdemlerin bireylerin karakterine işlenmesi için çok küçük yaşlarda bu konuların ruhlarına işlenmesi gerekmektedir. Örneğin bu hususlar karakterine işlenmiş olan bireyler dünyanın hiçbir menfaati karşısında hiçbir canlının hayat hakkına müdahale etmez, hiçbir hayvana eziyet etmez, ormanlarımızı, su kaynaklarımızı, topraklarımızı, havamızı, madenlerimizi vb. gelecek nesillerin ve Allah’ın emaneti olan birçok doğal kaynaklarımızı israftan kaçınarak korur. Çevre eğitiminin amaçlarına ulaşabilmesindeki en önemli faktör ise şüphesiz ki değerli öğretmenlerimizdir ve doğal olarak bu konuda öğretmenleri de çevre eğitimi verecek şekilde gerekli eğitim, donanım ve materyallere sahip olması elzemdir.

Konuyu özetlemek gerekirse tüm dünyada çok büyük sorun olan çevre sorunlarının çözülmesinin en etkin yollarından biri toplumun tüm bireylerine özellikle de eğitim kurumlarının her aşamasında çevre eğitimi verilmesi, çevre eğitimlerinin ahlaki temellere dayandırılarak bireylere doğaya ve doğayı oluşturan varlıklara karşı sevgiyle, adil, israftan kaçınarak sürdürülebilir çevre bilinci çerçevesinde yatırımlara çevre odaklı yaklaşmasını sağlamaktır.             Sözlerimi Kızılderili Reisi Seattl’nin veciz sözüyle bitirmek istiyorum;

“En son balığı tuttuğunda,

en son ağacı kestiğinde,

en son zehirli suyu içtiğinde,

paranın yenilip içilmediğini anlayacaksın !”