DÜNYAMIZ HASTA (!)

Yağmur denince insanlar çağlar boyunca temizliği, bolluğu, bereketi anımsamıştır. Yağmur kimi zaman toprak ananın evlatlarına sunduğu süt olur, kimi zaman ise Dicle, Fırat, Aras, Kızılırmak, Yeşilırmak, Zap, Seyhan, Ceyhan gibi binlerce su kaynağını takviye eden ve içinde barındırdığı binlerce canlıya hayat verendir. Suya ab-ı hayat denir ya hani aslında ab-ı hayatın en safi halidir yağmur. Yağmur o derece kıymetlidir ki insanlar arasında “rahmet” olarak nam salmıştır. Yani sanki Allah’ın Rahmeti cisimleşmiş ve yağmur şeklini almış. Hatta öyle ki daha da ilerisine gidip “Tanrı yağmur damlalarında saklıdır” diyen bile olmuştur. Yağmurun bazen kirli ve çamurlu akması sizi yanıltmasın soluduğumuz havayı temizleyip gelmiştir, bizi nasıl bir tehlikeden koruduğunu gösteriyordur aslında. Her dönemde insanlar yağmuru coşkuyla ve sevinçle karşılamıştır. Yağmurlu seneler bereketli seneler olarak adlandırılmıştır. Ancak günümüzde yağmur yağarken bile korkar olduk, çünkü insanoğlu dünyanın dengesine o kadar müdahale ettik ki; yağmur hasretle beklenen misafir olmaktan çıktı ve zamansız gelen misafir oldu. Öyle ki; geldiğinde dengeler değişiyor ve ortalığı seller götürüyor, bazen asitli veya dolu eşliğinde geldiğinde ekinlere iyi gelmek yerine nerdeyse tüm mahsulatı yok ediyor.

Peki ne oldu ne değişti de yağmur rahmet iken azap oldu. İnsanların müdahaleleri sonucu dünyanın dengesi değişti ve “dünya hasta oldu”. Evet yanlış duymadınız dünya hasta oldu. Bu benim şahsi görüşüm veya kanaatim değil, Birleşmiş Milletlerin yayınladığı rapordaki teşhistir bu. Gittikçe kötüleşen çevre sorunlarının sebep olduğu ölümler ve olumsuzluklara değinilerek, raporda “Dünya Hasta” ifadesi kullanıldı. Hasta olduğu birçok şekilde ifade etmek mümkün ama insan küçültülmüş dünya olduğu için insan üzerinden örnek vermek mümkün örneğin insanın ideal vücut sıcaklığı ortalama 37 oC’dir. Eğer bu sıcaklık 39 oC olursa o insan hastadır ve daha ileri sıcaklık telafisi mümkün olmayan hasarlara neden olur. Son yüzyılda dünyanın ortalama sıcaklığı 1,5 oC artmış durumda ve bu durum ne yazık ki devam ediyor yani dünya hasta ve acil bir şekilde küresel çapta müdahale ve önlem alınması gerekiyor. Çünkü bilim dünyası, iklim değişikliğinin yıkıcı etkilerini en aza indirmek için ortalama sıcaklıklardaki artışın en fazla 2°C ile sınırlanması gerektiğini belirtiyor. Bu hedefin tutturulması için atmosferdeki CO2 oranının 450 ppm seviyesini aşmaması gerekiyor. Mevcut politikalar ve uygulamalar ile bu orandaki artışın devam edeceği öngörülüyor. Bilim adamları karbondioksit emisyonlarının şu andaki artış hızıyla 2060 yılında ortalama sıcaklıklardaki artışın 4°C’yi bulacağı uyarısını yapıyor.

Ülkemizin de içerisinde yer aldığı Akdeniz Havzası, küresel iklim değişikliğine karşı yerkürenin en hassas bölgelerinden birisidir. Akdeniz Havzası’nda gerçekleşecek 2°C’lik bir sıcaklık artışı, beklenmeyen hava olayları, sıcak hava dalgaları, orman yangınlarının sayısında ve etkisinde artış, kuraklık ve bunlar dolayısıyla biyolojik çeşitlilik kaybı, turizm gelirlerinde azalma, en önemlisi de tarımsal verim kaybı olarak etkilerini hissettirecektir. 2011 yılında yayımlanan İklim Değişikliği Ulusal Eylem Planında, Türkiye’de yıllık ortalama sıcaklığın gelecek yıllarda 2,5°-4°C artacağını, artışın Ege ve Doğu Anadolu Bölgeleri’nde 4°C’yi, iç bölgelerinde ise 5˚C’yi bulacağını öngörürken, Türkiye’nin yakın gelecekte daha sıcak, daha kurak ve yağışlar açısından daha belirsiz bir iklim yapısına sahip olacağını ortaya koyuyor. İklim Değişikliği Eylem Planında, Türkiye’nin özellikle su kaynaklarının azalması, orman yangınları, kuraklık ve çölleşme, bunlara bağlı ekolojik bozulmalar gibi olumsuz etkilerden önemli ölçüde etkileneceği öngörülüyor.

Şimdi bu satırları okurken; “dünyamız hasta ama küresel çapta yapılanlardan dolayı hasta olan dünyaya iyileşmesi adına bireysel olarak katkıda bulunmam mümkün mü?” dediğinizi duyar gibiyim. Evet, İklim değişikliğinde ve hasta olan dünyamızın iyileşmesi veya daha kötüye gitmemesi adına bireysel olarak bir şeyler yapmak mümkün. BM Hükümetler arası İklim Değişikliği Panel'i iklim değişikliği ile bireysel mücadele için yapılması gerekenleri şöyle sıralıyor:
 

  • Daha az kırmızı et, süt, peynir ve tereyağı satın alıp daha çok yerli üretim gıdalar tüketin, gıda atıklarını azaltın.( Dana eti ve kuzu eti, besi hayvanlarının sindirim sistemleri, güçlü bir sera gazı olan, metan gazı ürettiği için çevreye en çok zararı olan yiyeceklerin başında geliyor)
  • Seyahat yöntemlerinizi değiştirin. Elektrikle çalışan otomobiller kullanın ama kısa mesafeyse yürüyün veya bisiklete binin. Uçaklar yerine trenleri, otobüsleri kullanın
  • İş için seyahat etmek yerine, video konferansla iletişim sağlayın
  • Yıkanan çamaşırları kurutma makinesine atmayın, çamaşır ipinde kurutun
  • Evlerinize yalıtım sistemi kurun
  • Her tüketim ürününde düşük karbon talebinde bulunun.

Biz insanlardan kaynaklı hasta olan dünyanın daha kötüye gitmemesi için yapabileceklerimizi şöyle sıralayabiliriz; ihtiyacımız kadar tüketerek, seyahatlerimizi minimize edip yürümeyi veya bisiklet kullanmayı tercih ederek, gereksiz enerji kullanımlarımıza son vererek yani israftan kaçınarak katkı sağlayabiliriz.