Merhaba değerli okurlar, malumdur ki; her çağa bir isim verilir. Ancak çağı yaşayanların çağa verdikleri bir isim olmakla birlikte, bir de gelecek nesillerin yüzyıllar sonra geçmiş çağların özelliklerine göre verdikleri bir isim vardır. Gerçeği söylemek gerekirse de gelecek nesillerin tanımladıkları isimler daha objektiftir. İçinde bulunduğumuz 21. Yüzyıl çağı yaşayanlarca teknolojik yenilikleri insanlığın hizmetine sunularak farklı disiplinlerde yeni bilimsel yöntemlerin gelişmesine imkân tanıdığı için "bilgi çağı" olarak adlandırılıyor. Çağımızda teknolojik imkanlar kullanılarak; dünyanın her yerinde elde edilen bilimsel ve kültürel tüm verilere hayal edilemeyecek hızda kolayca ulaşılmaktadır. Ancak, bugün bu gelişmeler yaşanırken, insanlığın ortak malı olarak kabul edilen doğal kaynaklar (hava, su kaynakları, verimli topraklar, madenler vb.) ve maddi kültür varlıkları (antik yerleşimler, dini yapılar, sivil mimarlık örnekleri ve müze niteliğindeki tüm yapılar) çağımız insanlarının hırs ve düşüncesizliği nedeniyle belki de tarihinin en acı kıyımını yaşamaktadır.

Yaklaşık beş yıl önce bir belgesel filmi izlemiştim ve herkesin izlemesini tavsiye ederim. Adı “aptallık çağı” olan belgesel; 6 bağımsız hikâyede anlatılan, tüketim, savaş, iklim değişikliği, petrol ve alternatifleri gibi temalardan oluşuyor. Çağın insanlarının yaklaşan çevresel felaketlerden haberdar olduğu halde kulak ardı etmesi ve 2008 yılından başlayıp 2055 yılına kadar geçen sürede dünyanın sonunu getiren çok gerçekçi ve ürkütücü çevresel felaketleri gösteren haberler ve kısa animasyonlarla son buluyor.  Filmi izlediğinizde sizde film belgeselinin yönetmeninin çağımıza verdiği bu isme hak vereceksiniz belki de. Çünkü çağımız insanları daha fazla kazanmak veyahut daha rahat yaşamak uğruna geçmiş ve gelecekteki tüm insanların yaşam kaynağı ve ortak malı olan çevreyi gözünü kırpmadan yok ediyor. 

Bu sebeple bizim “bilgi çağı” olarak adlandırdığımız bu çağa gelecek nesillerin -tabi gelecek nesillerin yaşayabileceği bir dünya bırakabilirsek- bütün bilimsel veriler ve çözümlerin ortada olmasına rağmen bu felaketlere izin verdiğimiz ve hiçbir önlem almadığımız için “aptallık çağı” olarak isimlendirebilirler. Öyle bir aptallık çağı ki; New York'ta yapılan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Eylem Zirvesi'nde bu konular 16 yaşında bir kız çocuğu tarafından dile getirilerek dünyayı yönetenlere hitaben; "Benim burada olmamam gerek, okyanusun ötesinde okulda olmam gerek. Sizler ne cesaretle bizden umut bekliyorsunuz. Boş sözlerinizle çocukluğumu ve hayallerimi çaldınız." Diyerek dünya liderlerinin ihmallerini ve bu konudaki ihmallerini yüzüne vurarak tüm dünya çocuklarının hakkını savunuyor ve dünyanın miras değil, emanet olduğunu ifade ediyor. 

Özetle böyle devam ederse; kendi neslini ve yaşadığı evi bilerek yok eden tek tür olarak
  “kıyamet” kavramını, kendi ellerimizle yarattığımız bir çağı yaşıyoruz olacağız. Ve iyi bir ihtimalle eğer bu felaketler dünyayı yok edecek boyutlara gelmese ve gelecek nesiller tarafından gerekli önlemler alınsa dahi çağımız “bilgi çağı” olarak değil ne yazık ki “aptallık çağı” olarak isimlendirilecek.