Öfke, engellenme, incitme veya gözdağı karşısında gösterilen şiddetli kızgınlık duygusu, gazap ve hiddet demektir. Kişi kendisine yapılan kadar, başkasına karşı yapılandan da incinebilir ve bundan dolayı da öfkelenebilir. Öfke, ahlaki eksikliklerdendir. Bunun için “Öfke ile kalkan zararla oturur” denilmiştir. Bir anlık öfke ile cinayet işleyenlere sık sık rastlanır. Öfke ev ve iş yerlerinde huzursuzluklara sebep olur. İnsan, iradesini kullanarak öfkesini yenmeye, kendisini öfkelendirenleri bağışlamaya çalışmalıdır.

Öfkelenen kişi, yanlış yapmaya ve suç işlemeye çok yatkındır; çünkü öfke aklın ve vicdanın insan üzerindeki denetimini zayıflatır. Hz. Peygamber öfkeyi güç ve kuvvetin değil zayıflığın ve aczin alameti olarak görmüştür. Öfke nefse hâkim olmamanın işaretidir. Nefislerine hâkim olmayanların sonu ise hüsrandır. Müslüman, işlerini öfke ile değil, teenni, sabır ve yumuşaklıkla halletmelidir. Hz. Peygamber, “Gazap şeytandandır, şeytan da ateşten yaratılmıştır. Ateş ancak su ile söndürülür. Biriniz kızdığınız zaman abdest alsın”(Ebu Davud) demiştir. Öfke zaten anlıktır, o esnada insan kendine hâkim olursa, öfke söner. Onun için bir abdest kadarki zamanı peygamberimiz uygun gördüğü gibi, abdestte yapılan zikirlerin de Allah’ı hatırlamaya sebebiyetini de vurgulamıştır.

Savaşta olmadığı müddet içerisinde, yiğitlik sergilemekle sevinen kişi bilsin ki, kaplan kendisinden daha cesurdur, aynı şekilde aslan, kurt ve fil de kendisinden daha şecaatledir. Beden gücü ile sevinen kişi bilsin ki, katır, öküz ve fil cüsse bakımından kendisinden daha güçlüdür. Yük taşımadaki gücü ile sevinen kişi bilsin ki, merkep ve katır kendisinden daha çok yük taşır. Koşudaki hızıyla sevinen kişi bilsin ki, tazı ve tavşan koşu bakımından kendisinden daha süratlidir. Sesinin güzelliği ile sevinen kişi bilsin ki, kuşların birçoğunun sesi kendininkinden daha güzeldir. Hayvanların kendisinden önde olduğu bu hususlarda sürur mu olur, gurur mu olur. Kusurlu kişi, kusurlarını bilmiş olsa, kâmil olur. Metanetsiz cesaret dengesizliktir. Ancak gerçekten şecaatli olanlar metanetli olabilirler. Cesareti ilim ve imanından kaynaklanmayan da metanet olmaz.

Hz. Peygamber’in kendisinden tavsiye isteyen birisine, “Öfkelenme”(Buhari) deyip arkasından ona, “Kendin için istediğini başkası için de iste”(Buhari) şeklindeki buyrukları bütün erdemleri içermektedir. Hz. Peygamber; “Kötü ahlaklı olan kişi cennete girmeyecektir”(Tirmizi) diyor. Çünkü Eğer bir kez öfkelendiyseniz içinizde artık kötülük olduğundan emin olabilirsiniz. Çünkü o huyu körüklediniz, ateşini harladınız. Tepkilerinizi yavaşlatmayı ve geciktirmeyi bir kez öğrenirseniz bu alışkanlık haline gelir ve hep öyle yaparsınız. Eğer öfkeye alışmak istemiyorsanız, bu huyu körüklemeyin. Artmasına sebep olacak hiçbir şeyi yapmayın. Ben bizden daha geri zekâlı birini görmedim. Gölgeyi güneşe tercih ederiz. Fakat cenneti cehenneme tercih etmeyiz.

Bir gün Hz. Hasan’ın kölesi elindeki tabağı düşerek efendisinin elbisesini kirletmişti. Ceza göreceğini düşünen köle “Onlar ki öfkelerini yenerler”(Ali İmran:134) ayetini okudu. Hz. Hasan köleye bakarak yendiğini söyledi. Köle ayetin devamındaki “Onlar insanları af eder” bölümünü de arkasına ilave etti. Bunun üzerine Hz. Hasan köleyi bağışladığını ifade etti. Buna çok sevinen köle ayeti tamamlayarak “Allah iyilik edenleri sever” deyince, Hz. Hasan onu azat ettiğini bildirerek kendisine dört yüz gümüş akçe verdi ve onu hürriyetine kavuşturdu. Hz. Peygamber, “Gerçek pehlivan öfkelendiği zaman nefsine hâkim olabilen kimsedir”(Müslim) demiştir. Aristo’ya göre yumuşak huyluluk; ahmaklık derecesine, vurdumduymazlıkla aşırı derecede süratli öfkenin arasıdır. Aslında öfke akla boyun eğdiği sürece kötü değildir, kötü olan hak etmemiş olana öfkelenmek, öfkelenmeyi gerektirmeyecek nedenlerle öfkelenmek, gereğinden fazla öfkelenmek, gereğinden çabuk öfkelenmek ya da gereğinden uzun süre öfkelenmektir.

Öfkeli insan eski bir şiirde, önüne çıkan taşı tekmeleyen kişi olarak tarif edilirken, neşeli ve mutlu insan o taşın kenarından rahatça geçer. Bunu bireysel psikoloji diliyle anlatırsak, öfkeli insanı, güç çabası çok fazla olduğu için daha çok dikkat çeken, şiddet içeren hareketler yapan, her zaman güç gösterisinde bulunmak zorunda olduğunu hisseden insan olarak tanımlayabiliriz. O kişi tüm engelleri doğrudan saldırgan bir yaklaşımla aşmak ister. Aslında bunların daha yoğun hareketleri, güçsüz olduklarını düşünüp, bunun telafisi için güç gösterisi yapmak zorunda olduklarını hissettikleri çocuklarından başlar.

Bütün güçlerini kullanarak üstünlük kurmaya çalışan insan öfkelidir. Kendini tanıtma çabası bazen gerçek bir güç sarhoşluğuna dönüşebilir. Güç sarhoşluğuna kapılan bir insan, güç duygusunu saptırmaya çalışan en küçük bir dürtüye sinirlenir, kızar, öfkelenir. Bunlar öfkeyi bir sisteme çevirmiştir, bu şekilde dikkat çekerler, çünkü sorunun çözümü için başka çare bulamazlar. Bunlar çoğunlukla kibirli, çok hassas, kendilerinden üstün ya da onlarla eşit kişilere tahammül edemeyen, ancak üstün olduklarını hissettikleri zaman mutlu olan insanlardır. Bu yüzden hep çevreyi gözlemler, başkalarının kendilerine fazla yaklaşmasına izin vermez, herkesten saygı beklerler. Öfkeli insanlar aynı zamanda hassas, alıngan ve kimseye güvenmeyen tiplerdir. Bu tip insanlar bir konuda reddedildiği zaman, bildiği bir tek karşılık verme yöntemi vardır. Böyle bir durumda protestosunu çoğu zaman çevresine acı verecek, insanları kıracak, üzecek biçimde yapar.

Aslında tüm sert, kaba, öfkeli insanları hayat ve toplum için ahlaksız oldukları için topluma zarar verenler olarak ilan etmek gerekir. Çünkü onların güç çabalarının temelinde aşağılık duygusu vardır.  Öfke nöbetlerinde bütün aşağılık ve üstünlük duyguları açığa çıkar. Kişisel değerlendirmenin bir başkasının talihsizliğine dayanılarak yapılması ucuz bir oyundur. İnsanı iyi ve gerektiği gibi kılmaktan daha güzel ve daha meşru bir şey olamaz. İnsanlara kötülük eden onların en alçak olanıdır. Kim kendisine kötülük edene denk bir muamelede bulunur ise o da onun gibidir. Kim de kendisine yapılan kötülüklere denk bir kötülük yapmaz ise o onların efendisi, en hayırlıları ve en erdemlileri olmuş olur. Vesselam.