İslam’da cömertlik; gönül cömertliğinin, el cömertliğinin, kalp rahmetinin, Allah’ın sevabına talip olmanın bir görüntüsüdür. “O takva sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar…(3/134) Mal, Allah’ın malıdır. Mal sahibi o mal üzerine muvakkat bir zaman için halife olmuştur ve mutlaka onu bir başkasına bırakacaktır. O mal üzerinde sadece ona malik olanın hakkı olmayıp bütün fakir ve düşkünler, muhtaçlar, devlet ihtiyaçları, umumi menfaatleri bu hakta ortaktırlar. Fakirlere vereceğin az bir mal ve yüzüne gülümseme, belki senin Allah’ın katındaki dereceni yükseltir. Bu cömertliğin gayesi övünmek, böbürlenmek, efendilik, riya ile karışık bir merhamet değildir. Bilakis Allah’a yakınlıktır, Allah’ın sevabına olan iştiyaktır. Bu sebeple İslam malı dağıtmaya teşvik etmiş ve bazı infakın gizli olmasını tercih etmiştir. ‘Günahlarını gizlediğin gibi sevaplarını da gizle’ denilmiştir.

Kur’an; “Siz hayra ne harcarsanız, Allah onun yerine başkasını verir”(34/39) “Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.”(59/9) diyor. Hz. Peygamber; “Cimri ile cömerdin durumu, göğüsleri ile köprücük kemikleri arasına zırh giyinmiş iki kişinin durumuna benzer. Cömert, sadaka verdikçe, üzerindeki zırh genişler, uzar, ayak parmaklarını örter ve ayak izlerini siler. Cimri ise, bir şey vermek istediğinde, zırhın halkaları birbirine iyice geçer, onu sıkıştırır; genişletmek için ne kadar çalışsa da başaramaz”(Buhari) buyurmuştur.

            Kalpler cömertlik sayesinde temizlenir.(92/17-20) Çünkü küfür ve nifaktan sonra kalbi karartan sebeplerden biri de aşırı mal sevgisi ve servete bağlılık arzusudur. Nitekim Kur’an’da insanların servete aşırı düşkün olduklarından bahsedilmiştir.(89/20) İnsan bu aşırı mal sevgisi yüzünden malı harcarsa kendisine bir şey kalmayacağı endişesine kapılır. Bunu gören şeytan hemen harekete geçer ve onu fakirlikle korkutur.(2/268) Oysaki Allah’ın bildirdiğine göre, mal ve servet insan için bir imtihandır.(39/49) Bu imtihandan başarılı çıkmanın yolu da cömertliktir.(64/15-17)

            İslam’ın bizden istediği efelik ya da kahramanlık taslamak değildir. Çünkü kendini beğenmişlik ve gururdan kaynaklanan bütün cömertçe davranışlar, tamamıyla değerden yoksundur. Allah; “Ey iman edenler! Allah´a ve ahiret gününe inanmadığı halde malını gösteriş için harcayan kimse gibi, başa kakmak ve incitmek suretiyle, yaptığınız hayırlarınızı boşa çıkarmayın. Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan düz kayaya benzer ki, sağanak bir yağmur isabet etmiş de onu çıplak pürüzsüz kaya haline getirivermiştir. Bunlar kazandıklarından hiçbir şeye sahip olamazlar”(2/264) demiştir. Sadi Şirazi, “Kötülük ettiğinden, iyilik umma. Zamanında iyilik ağacı diktin mi ki, şimdi meyvesini bekliyorsun!” diye seslenir.

Hz. Peygamber; “Cömert kul Allah’a çok yakındır, ateşten uzaktır. Cimri Allah’tan uzaktır, insanlardan uzaktır, cennetten uzaktır. Cömert bir cahil Allah nezdinde cimri bir abidden daha sevimlidir.”(Tirmizi) “İki haslet vardır ki, bir müminde asla beraber bulunmazlar; Cimrilik ve kötü ahlak.”(Tirmizi) “Allah’ım, kendimin düşeceği cimrilikten ve yine kendimin saçıp savurmasından sana sığınırım”(Nesai) demiştir. Jules Payot ’un çağırıda bulunduğu gibi, “Cimri bir insan hayatını, sağlığını, isteklerini ve hatta dürüstlüğünü paraya değişebiliyor da biz neden mutluluğu getirecek…” Cömertlikte bulunmayalım? diyor. Allah “Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir”(59/9) diyor. Hz. Aişe, “Cennet cömertlerin yurdudur. Cehennem ise cimrilerin yurdudur” derdi. Hz. Peygamber, “Her sabah iki melek yeryüzüne iner. Onların biri ‘Allah’ım! İnfak eden kimseye bir bedel ver’ der. Diğeri de ‘Allah’ım! Malını vermeyene telef ver’ der”(Buhari,Müslim) demiştir.

Allah. Cömertliğin gerçek bir İslam erdemin haline gelebilmesi için, öncelikle israftan ve riyadan sıyrılması gerekir. Gerçek cömert, “servetini Allah yolunda harcayan” yani dini bir saikle sarf eden kişidir.  Allah, “Eli sıkı olma, büsbütün eli açık da olma. Sonra kınanır (kaybettiklerinden) hasretini çeker durursun”(17/29) demiştir. Burada mutedil bir cömertlik öneriliyor. Sopayı ortasından tut. “Her şeyde ifrat ve tefritten sakın! / Çünkü her şeyin aşırıları sevilmez” denilmiştir.

Cömertlik ve iyilik, güzel bir koku gibidir. Taşıyana da, alan da fayda verir. Yapılan iyiliklerin psikolojik getirileri, kalplerini iyilik ve güzellikle dolduran kimselerin eczanesinde satılan şifalı ilaçlardır. Ahlak fukarası kimselere dağıtılacak aydınlık gülücükler, değerler dünyasında bir sadakayı cariye olarak kabul edilmiştir. “Kardeşinizi güler yüzle karşılamanız bile bir sadakadır.”(Tirmizi) Surat asmak ise başkalarına savaş açmak gibidir. Günahkâr birinin avucuyla azgın bir köpeğe verdiği bir içim su, onun cennete girmesine vesile olabilir.

Rivayete göre;  Hz. Peygamber, bir defasında, Benu Seleme ahalisine; “Başınız kim?” diye sorar. “Cimrinin teki olsa da El-Ced b. Kays” cevabını verildiğinde, Hz. Peygamber; “Cimrilik kadar büyük hastalık yoktur” der.(İbn İshak) Yüzler cömerte döner, omuzlar cömerte yaklaşır, zorbalar cömertin önünde eğilir… Yedikleri bedenine yarayacak, verdikleri ahireti için tutanak olacak, tutup kimseye vermeyerek yanı başına dizdikleri de düşmanına kalacak. Şair; “Fakirlik ar değil, zenginlik de şeref değil /, İtaat ve ibadetle cömertlik israf değil /, Senin malın ancak sunabildiklerindir, / Elinde tutup geride bıraktığın her şeyin sonu helaktir.” Bir başkası da “Malı-mülkü olup da dostlarından esirgeyen, / Kaçılan ve gülünüp geçilen bir adam olur sununda” Bir diğeri de “Cimriliğidir kişinin ayıbını koyan / Cömertliğidir her şeyini kapatan” demiştir.

İnsanın huyları yaratılıştan gelmekle birlikte bu huyları biraz olsun geliştirip güzelleştirmesi kendi elindedir. Fıtratında cimrilik olan biri bu hastalığının tedavisi için dua ve niyazın yanında, cömert insanların hayat hikâyelerini okumak, vermenin faziletine inanmak suretiyle biraz olsun kendini vermeye zorlayarak da tedavi etmeye çalışmalıdır. Aksi takdirde hiçbir hastalık durup dururken iyi olmadığı gibi, sahibi de şifa bulmaz. Nefis bineği kendi kendine uslanmaz. Onu zorlamak, itaata alıştırmak lazımdır. Nefsin hile ve tuzaklarını iyi tespit edip onlara karşı tedbir almak, akıllı davranıp ona mağlup olmamak gerekir. Eğer bu uğurda biraz olsun yol alınır, mesafe katedilirse bu gayret pek çok nafile ibadetten daha hayırlı hale gelir. İnsan güzel ahlakı sayesinde geceyi ibadetle geçirenlerin derecesine ulaşır. Vesselam.