ÖLÜMÜ HER ZAMAN HATIRLIYOR MUYUZ?
- 30-08-2021 00:00
Peygamberimiz bir hadisinde şöyle buyuruyor: “Lezzetleri yok edeni (ölümü) çok hatırlayın.”
Her insan doğar, dünyada belli bir süre yaşar, sonra da ölür. Allah her insana bir ömür biçer. Ömür; insanın bu dünyada geçirdiği süredir. Kişinin süresi, saati dolunca ölüm meleği Azrail gelir ve o kişinin canını alır. Ölüm; hayati faaliyetlerin sona ermesidir. Ölüm; ruhun bedenden ayrılmasıdır.
Allah bize şöyle sesleniyor:
“Her nefis ölümü tadacaktır…” (3;185)
“Her nefes ölümü tadacaktır. Biz sizi şerle de hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz bize döndürüleceksiniz.” (21;35)
“O, hanginizin daha güzel işler yapacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı…” (67;2)
Ölüm gerçektir, haktır. Allah bizi denemek için hayatı ve ölümü yaratmıştır. Allah’ın bizi imtihan etmesinin amacı hangimizin iyi ameller işleyeceğini denemektir. Ölüm bu imtihanın sonudur, bitişidir. Ölüm ile birlikte amel defterimiz kapanır. O halde yapmamız gerekenleri imtihan bitmeden önce yapmalıyız. Her ne iyilik yapacaksak ölmeden önce yapmalıyız.
Bir sahabe peygamberimize “Hangi mümin daha akıllıdır ya Resulüllah?” diye sorar. Hz. Peygamber “Ölümü sıkça hatırlayıp ölümden sonrası için en iyi hazırlık yapan kimsedir. İşte gerçek akıllı insanlar onlardır.” der.
Çevremize baktığımızda işini kısa sürede büyütenlere, makam ve mevki sahibi olanlara, parası çok olanlara, dünya endişesi çok olanlara “Falanca çok akıllı bir kişidir.” deriz. Hatta toplumda ölümü sıkça hatırlayıp derdi dünya olmayan, ölüm sonrası için çalışan bundan dolayı makamı, malı, parası olmayan kişiler de “Saf, aklını kullanamayan kimse” olarak görülür.
Hasan-ı Basri bir cenazeye katılır. Definden sonra yanındaki kişiye sorar: “Bu vefat eden kimse acaba dünyaya geri dönüp salih amellerini artırmayı, günahları için tevbe etmeyi düşünüyor mudur?” O kişi de “Evet, tabii ki düşünüyordur.” der. Bunun üzerine Hasan-ı Basri “O halde bize ne oluyor ki bu vefat eden kişi gibi düşünmüyoruz?” der.
Ölen her insan dünyaya tekrar gelip salih amellerini artırmayı ve günahları için daha fazla tevbe etmeyi ister. Daha fazla güzel ve hayırlı işler yapmak ister. Hataları için daha fazla bağışlanma dilemek ister. Öldükten sonra bunları düşünmek kimseye fayda vermez. Önemli olan ölmeden önce bunun farkına varıp ona göre yaşamaktır.
Allah bize şöyle sesleniyor: “Sizden birinize ölüm gelip de ‘Rabb’im beni yakın bir süreye (ecele) kadar geciktirsen ben de böylece sadaka versem ve Salihlerden olsam’ demezden önce size rızık olarak verdiklerimizden infak edin.” (63;10)
Bazen uçaklar elverişsiz hava şartlarından ya da teknik bir sebepten rötar yaparlar. Kimimiz şartlar olgunlaşmadığı için planladığımız bir işi veya programı erteleriz. Fakat ölüm geldiğinde onu erteleme veya dünyaya bir daha dönme şansımız yoktur. Dünyanın en varlıklı, en tanınmış insanı da olsak; dünyadaki en yüksek, en sağlam sarayda da yaşasak ecel bir saniye olsun şaşmaz.
Peygamberimiz “Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz.” buyuruyor. Üniversite sınavına hazırlanan bir öğrenci sınava kadar derslerine çalışır, test çözer, tekrar yapar, deneme sınavlarına katılır, daha sonra sınava girer. Sınavdan aldığı puana göre bir üniversiteye yerleşir. Yüksek bir puan almışsa geleceği olan bir bölümde okur. Öğrenci sınava kadar yaptığı çalışmanın, verdiği emeğin karşılığını almıştır. Sınavdan bir saat sonra ders çalışmanın bir değeri var mıdır? Tabii ki hayır. Biz insanların da imtihanı ölüm anına kadardır. Ne iyilik yapacaksak, hangi hayrı işleyeceksek, ne kadar sadaka vereceksek ölüm anından önce yerine getirmeliyiz.
Ölmeden önce ölüme hazırlık yapmalıyız. Ölümü sürekli hatırlamalı, amacımız iman üzere ölmek olmalıdır. Onun için de amacımız şeytanı, nefsimizi, kabilemizi tatmin etmek olmamalıdır. Amacımız sadece Allah’ı razı etmek olmalıdır. Sadece Allah için yaşarsak ölümümüz de O’nun için olur ve O’nun karşısına da iyi amellerle çıkarız.
Ölümü sürekli hatırlayan kimse günah işlememek için gayret gösterir. Çünkü günahların karşılığının cehennem ateşi olduğunu bilir. Ölümü sürekli hatırlayan kimse bu dünyanın, dünya lezzetlerinin geçici olduğunu; ahiret hayatının ise sonsuz olduğunun bilincindedir. Allah’ın sevgili bir kulu ölümü hatırlamak için evinin bahçesine mezar büyüklüğünde bir çukur kazmış. Her gece o çukura uzanır, ölümü düşünür, ölmeye hazır olup olmadığının muhasebesini yaparmış.
Eskiler “Uyku küçük ölümdür.” derler. Aslında biz insanlar her gün farkında olmadan ölümün provasını yapıyoruz. Çünkü uyuduğumuzda ölü gibi hareketsiz kalırız. Herhangi bir eylemde bulunamayız. Dünyayla olan bütün bağımız kesilir.
Ölümü hatırlamak için neler yapabiliriz?
1.Akraba, dost ve arkadaşların cenazesine katılmalıyız. Bir gün önce yanımızda olan, gülen, konuşan, hareket eden bir yakınımızın bugün aramızda olmadığını; bizim de böyle bir durumla karşılaşacağımızı bilelim.
2.Tanıdığımız insanların taziyesine katılalım ölen kimse gibi bizim de sıramızın geleceğini düşünüp ölüm üzerine tefekkür edelim. Taziyede dünyalık meseleler üzerine değil; ölüm hakkında sohbetler yapmaya çalışalım.
3.Dua ederken Allah’tan hayırlı ve iman üzere bir ölüm dileyelim.
4.Mezarlık ziyareti yapmayı ihmal etmeyelim. Mezarlıklar insanın ölümden ders alacağı yerlerdir.
5.Bir mecliste toplandığımızda birbirimize ölümü hatırlatalım.
6.Ölümle ilgili ayet ve hadisleri öğrenelim ve bunları başka insanlarla paylaşalım.
7.Ölümün bir yok oluş veya son olmadığını; esas hayatın ölümden sonra başlayacağını bilelim.
8.Ölmeden önce ölümden sonraki sonsuz hayat için hazırlıklarımızı yapalım.
9.Kötü alışkanlıklarımızdan vazgeçmeyi, günah ve hatalarımız için tevbe etmeyi ertelemeyelim. Çünkü yarın çok geç olabilir.
10.Ne zaman öleceğimizi, ecelin ne zaman kapımızı çalacağını biliyor muyuz?
- Hayır! O halde kıldığımız namazı son defa Allah’la buluşuyormuşuz gibi kılalım. Tuttuğumuz orucu son defa oruç tutuyormuş gibi tutalım. Sadaka verirken son sadakamızı veriyormuş gibi içten olalım. Dua ederken hayatımızın son duasını yapıyormuş gibi samimi olalım.