<div><span>Bizim Devlet felsefemiz, Devlet geleneğimiz ve Devlet anlayışımız beş esaslı görüş üzerinde şekillenmektedir. Elbette bu beş esaslı hususun yanında başka önemli hususlar da Devlet geleneğimizde vardır. </span></div> <div><span>Önce beş esaslı ilkeyi belirtelim.</span></div> <div><span>1-Devlet baki, Devleti yönetenler fanidir. </span></div> <div><span>2-Devlete sahiplik yoktur, ancak bir müddet hizmetçilik vardır. </span></div> <div><span>3-Devlet, insan içindir. </span></div> <div><span>4-Devlet yöneticilerine itaat gerekmektedir. </span></div> <div><span>5-Adil davranmayan Devlet yöneticilerine ikaz şarttır. </span></div> <div><span>Devlet felsefemizde başka ne gibi hususları vardır. Onları da belirtelim.</span></div> <div><strong><span>“Devlet mücerret, Devleti yönetenler müşahhastır.” </span></strong><span>Mücerret olan bir varlığı müşahhas olan varlığa teslim ettiğimizde, sanki ikisi bir gibi görülse de asla bir değildir. Çünkü birisi baki, diğeri fanidir. Baki olan, fani olan ile hiç aynı olur mu? Fani olan baki olan Devlete ancak bu müddet hizmetçilik yapar, ancak sahiplik yapamaz. </span></div> <div><span>Batı Kültüründe ve geleneğinde “Devlet benim (l'État c'est moi)” diyen XIV. Louis gibi Krallar çıksa da bizim Devlet Geleneğimiz buna müsaade etmez. </span></div> <div><span>Biz de, <strong>“insanı yaşat ki, Devlet yaşasın!”</strong> diyen ve bunu Devlet Felsefesinin temeli yapan bir Şeyh Edebali vardır. </span></div> <div><span>Osmanlı’nın kuruluşunun manevi mimarı sayılan Şeyh Edebali’nin bu sözü tüm Osmanlı Padişahlarında yankı bulduğu gibi, Yavuz Sultan Selim Han’da da yankı ve yer bulmuş, kendisine <strong>“Hakimülharameynişşerifeyn” (Mekke ve Medine'nin hükümdarı) unvanıyla hitap eden Hutbedeki İmamı ikaz ederek, “Okuduğunuz hutbedeki Hakimülharameyn lâfzını, hadimül harameyn olarak değiştirin. Zira ben, Hakimül Harameyn değil; olsa olsa, o mübarek beldelerin hizmetçisi olabilirim”</strong> demiştir. </span></div> <div><span>Ve o mübarek Padişah, Devleti sırf yaşarken değil vefat ettikten dahi sonra düşündüğünü, Devlete bir halel (zarar) gelme ihtimali karşısında kabrinde dahi rahatsız olacağını şöyle haykırmıştır: “İhtilâf u tefrika endişesi / Kûşe-i kabrimde hattâ bîkarar eyler beni. / İttihadken savlet-i a’dâyı def’e çaremiz, / İttihad etmezse millet, dağ-dar eyler beni.” “Devletime zarar gelecek şekilde tefrika ve ayrılık beni kabrimde daha rahatsız eder” diye sesleniyor Devlet Birliğimizin ve özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Birliğinin kurucusu Yavuz Sultan Selim Han. </span></div> <div><span>Devlet felsefemizde “Millete hizmet” esaslı bir yer tutar. Bu noktada, merhum Necmeddin Erbakan Hocamızın güzel bir sözü var. Onu hatırlatalım. <strong>“Gardiyan Devlet değil, garson Devlet.”</strong> Kastedilen mana aynıdır</span></div> <div><span>Devlet felsefemizin bir önemli ilkesi , <strong>“Devlet-i Ebed Müddet”tir.</strong> <strong>“Devlet-i Ebed Müddet”</strong> kavramı, Osmanlı ve diğer Türk Devletlerine (Selçuk ve Oğuzlara) has bir kavramdır. Bu kavram, bir fikir ve bir düşünceden öte, sağlam bir inançtır. “Devlet-i Ebed Müddet” dediğimizde, neleri kastediyoruz? </span></div> <div><span>Şu beş hususu kastediyoruz. Yine beş başlıkta anlatalım meramımızı ve kastımızı.</span></div> <div><span>1-Yazımızın başında da belirtiğimiz gibi <strong>“Devletin baki, Devleti yönetenlerin fani olduğunu”</strong> kastediyoruz. 2-Devletin ömrünün, ona yönetenlerden ayrı olduğunu belirtiyoruz. 3-Devletin, şahıslara bağlı olmadığını, Devletin şahıslardan ayrı bir varlığa sahip olduğunu kastediyoruz. 4-Devlet ruhumuz gibidir, ezelden ebede vardır ve güvencedir. 5-Devlet asla solmaz, asla tükenmez bir fikir ve ülküdür.</span></div> <div><strong><span>“Devlet baki, Devleti yönetenler fanidir.”</span></strong><span> Ancak, bu söz, yalnızca devir-teslimlerde gündeme gelmemeli ve insanın aklından bir an bile çıkmamalıdır. Koltukta oturup da devlet hizmetlerini görenler, kendilerini asla vazgeçilmez görmemelidir. Amiyane bir tabirle söylüyorum, <strong>“yöneticiler havalara girmemelidir.” “</strong>Millete efendilik yoktur, bu aziz Millet için hizmetkâr olmak ve Topluma hizmet etmek vardır. Herkes ve özellikle de yöneticiler bu sözü asla unutmamalıdır. Bu sözü tekrar yazıyorum: <strong>“Yöneticiler bu Milletin birer hizmetkârıdır.”</strong> (Şimdiki yöneticilerin birçoğu havalarda. Bunu da belirtmeyi bir görev bilirim)</span></div> <div><span>Devlet felsefemizde Devlet, en yüce bir değerdir. Devletten üstün değer olsa olsa sağlıktır. Çünkü sağlığın yoksa, o Devletin bile farkına varamazsın, tadını alamazsın.” Yavuz Sultan Selim Han’ın oğlu Kanuni Sultan Süleyman Han bu hususta güzel söylemiş: "<strong>Halk içinde muteber bir nesne yok Devlet gibi / Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi." </strong>(Bu beyitte, Devlet iki manada kullanılmıştır. İlk mısrada Devlet, “gerçek Devlet” manasında kullanırken, ikinci mısrada devlet, “saadet, esenlik ve huzur” anlamında kullanılmıştır. Devletin iki manası var. Bunu da burada belirtmiş olalım.) </span></div> <div><span>Bir de, <strong>“Padişahım gururlanma, senden büyük Allah var”</strong> sözü akıllardan çıkmamalıdır. Esasında Yunus misali düşünmek ve ona göre tavır almak en güzelidir: <strong>“Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi, mal da yalan, mülk de yalan, haydi, biraz da sen oyalan.”</strong> </span></div> <div><span>Başka bir hususu daha Devlet felsefemiz bağlamında ifade edelim: <strong>"Devlet duygular ve gururla yönetilmez, kurallar ve kurumlarla yönetilir."</strong> Bu söz bana ait bir söz değildir. Anonim, yani çok kişinin bildiği ve söylediği, veciz bir ifadedir. Devlet yönetimine dair en esaslı hususları bu sözde bulmak mümkündür. Bu da bizim Devlet felsefemizde mevcut en önemli bir kuraldır.</span></div> <div><span>Konumuz kapsamında bir önemli hususa daha beyan ediyorum: <strong>“Devlet, bir zenginleştirme ve rant aygıtı olarak görülmemelidir.” </strong>Bizim devlet felsefemizde ve Devlet geleneğimizde “Devleti bir nemalanma ve rant elde etme aracı olarak görme yoktur.”</span></div> <div><span>Ancak üzülerek görüyor ve izliyor ki maalesef, gerçekten üzüldüğümü ifade ederek izliyorum, bu toplumun kahir ekseriyeti, büyük kısmı <strong>“Devleti ya rant kapısı ya geçim yeri olarak görüyor.” </strong>(Kodamanlar rant için Devlete saldırıyor, garibanlar da çocuklarını işe yerleştirmek için Devlete sarılıyor.) Böyle bir şey bizim devlet felsefemizde yoktu, son100 sende oluşan bir anlayış bu. Belki 100 seneden biraz daha fazla da olabilir. Osmanlı’nın son yılarını (çöküş yıllarını) da buna kattığımızda 100 yıldan biraz fazladır <strong>Devlet, “sağmal inek” gibi görülmeye başlanmıştır bazılar tarafından.</strong></span></div> <div><span>Biz o bazılarından değiliz ve özümüze sadığız ve Devlet felsefemizin ruhuna uygun bir duruşumuz var, elhamdülillah.</span></div> <div><span>Evet, bir yazı hacminde Devlet felsefemiz hakkında bilgi sunmaya çalıştım. İnşallah faydalı olmuşumdur. </span></div> <div><span>“Devlet felsefemize sadık insanların Devlette görev alması” dilek ve duası ile birlikte aşağıdaki notla yazımı ikmal ediyorum.</span></div> <div><span>En son not: “Devlet, Yavuz Sultan Selim Han gibi Devlet için hassas yüreklilere teslim edilmelidir.”</span></div> <div><span>Vesselam. </span></div>