USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

DOĞRU YÖNETİM VE ADALET

 Yönetenler adil ise bir memleketin taşı toprağı gerçekten altın olur.

Bir ülkenin zenginliği, yöneticilerinin adil olması ile alakalıdır.

Bir memlekette eğer yöneticiler adil ise, o memlekette güven olacağı için her kes zengindir, o memleketin sırtı yere gelmez, nasıl mı dersiniz? Gelin şöyle bir bakalım:

Eğer bir memleket adil bir şekilde yönetiliyorsa, gelir kaynaklarından halk gereği gibi  faydalanıyorsa o zaman her kes zengindir. Çünkü yönetilen halk gelirin adil dağıldığını bilir, o zamanda   hiç kimse kendi hakkı olmayanın alınmadığını bilir, memleketin adil olduğunu düşünür ve adaletin, hakkın hukukun var olduğunu düşünür böylelikle yönetenlere güven olur.

Buradan çıkan sonuç şudur; o zaman demek ki işi yürütebilmenin en başında güven gelir, güven  vermek zenginliktir, güven vermekle gönüller rahat olur, gönüller rahat olduğu zamanda gönüller zengin olur ve  gönüller zengin olunca insanlar gerçekten zengin olur. Çünkü  gönlü zengin olanın gözünün aç olması imkanı yoktur.

Konu ile alakalı olarak şöyle bir anektod aktarayım;

Günün birinde çarşıda yürüyen bir adam meyve satan birinin tezgahında  gördüğü elmayı canı çekmiştir ve adam elmayı alır yer, adam elmayı izinsiz aldığından hırsız konumuna girer. Oradaki esnaflar hemen adamın başına üşüşürler, adamı yakalarlar ve patişah ın huzuruna götürüler, derler ki patişaha; patişahım bu adam hırsızlık yaptı, cezalandırılmasını istiyoruz derler, Patişah sorar adama, be adam sen neden hırsızlık yapıyorsun, hem de bir elma  için hırsız oluyorsun.  Adam Patişahım benim canım elmayı çekti dayanamadım, param da  yoktu bende aldım yedim, yoksa hırsızlık yapmak istemedim. Bunun üzerine patişah adama derki; hırsızlık yaptığın için seni cezalandıracağım, bunu biliyorsun değilmi? Adam korkar ve hemen dur patışahım, beni cezalandırma ben ülkeyi zengin edecek bilgiler biliyorum der, patişah adama bakarak be adam madem böyle bir bilgin varda neden sen bilgilerin ile zengin olmuyorsun da hırsızlık yaparak karnını doyuruyorsun, adam, patişahım eğer müsaade ederseniz ülkenin üç gün içerisinde nasıl zengin edileceğinin bilgisini vereceğim size. Patişah merak eder ve peki hadi söyle bakayım nasıl zengin edeceksin bu ülkeyi, adam çaldığı elmanın çekirdeklerini cebinden çıkarır ve Patişaha uzatır, Patişahım bu tohumları eğer siz bahçelere ekerseniz, hemen üç gün içerisinde büyür başka tohumlar, başka meyveler verir ve her bir meyvesi altından olur ve ülkenin her tarafı altın, olur o zaman bütün ülke ve bütün halk zengin olur der.

Patişah hiddetlenerek bağırır; dalgamı geçiyorsun benimle be adam, ben niye ekeyim madem öyle, al sana istediğin kadar çalışan git ek diyor. Adam devam eder patişahım ben ekmesine ekerim de ama bu ekilişin bir tılsımı var, tutacak meyvelerin altın olabilmesi için o tılsımı olan birisinin ekmesi lazım der, patişahım tılsımı da şudur ki; bu tohumu ekecek olan kişi  hayatında hırsızlık yapmamış olacak, yalan söylememiş olacak,  haram yememiş olacak, adaletten doğruluktan ayrılmamış olacak, hakka hukuka riayet etmiş olacak, ülkesini seven milletine bağlı, her kese eşit yaklaşan biri olacak demiş, bende düşündüm olsa olsa bu özelikler sizde olur diye tohumları size verdim, patişah birazda sinirlenerek eveleyip geveleyip be adam ben koskoca patişahım, ben çiftçimiyim bu tohumları ekeyim, sen bu tohumları vezire ver o eksin der, adam vezire döner tohumları uzatır vezire, vezir terler, kızarır, renk atar ve  derki patişahım vallahi ben bu ekim dikim işinden hiç anlamam, en iyisi kadı eksin demiş , kadı da yine benzer bahaneler ile tohumları ekmeyi kabul etmemiş, derken tohumları ekecek biri bulunamamış, bunun üzerine patişah divanı toplar ve  toplantıda adama bir altın verir, divana emir buyurur herkes  bu adama birer altın versin der,  divandaki herkes adama birer altın verir, patişah adama döner ve derki be adam gerçekten sen bize iyi bir ders verdin ve senin gerçekten önemli bilgilerin varmış.

 İşte bir yönetimde adalet, hak hukuk, liyakat sahibi, sözüne güvenilir, yalanı dolanı olmayan, hırsızlığı olmayan,  kayırması olmayan yöneticiler ile yönetilmek halka güven verir. Güven olduğunda da halk tarafından, hırsızlık  olmadığı düşüncesi hakim olur, adaletten sapmanın olmadığı, emek hırsızlığının olmadığı düşünülür, hak gasp etmenin olmadığı düşünülür ve tılsım sahibi olunur. Bu tılsıma da öyle ki, alttaki yöneticilerin bir üst yöneticiye bu konuda tek taraflı söyledikleri ile  asıl yöneticilerin yetinmemesi gerekir ki doğru bilginin, doğru yere gidip gitmediği bilinsin, bilinsin ki  yönetici tılsım sahibi olsun .

Zaten hal böyle ya Yönetimlerde çoğu zaman üst yönetime doğru bilgi gitmediğinden hak hukuk ortadan kalkıyor emek gasp edilebiliyor, rant çarkları  hızlı bir şekilde dönebiliyor. Bu rant çarkları halk tarafında ayan, ama yöneticiler tarafından gayıp olarak kalabiliyor.

Tarihteki bazı  örneklerde de olduğu gibi; bir dönem koskoca Dünyayı yöneten Fatih Sultan Mehmet gibi ve bütün Dünya ya adaletinin örneği dağılmış olan Hz. Ömer gibi büyük yöneticiler, Pazarlara çıkıp pazarlarda ve ülkenin yönetiminde zaman zaman farklı kimlikler ile yoklama yapmışlardır.

Patişah ile adamın arasında geçen diyalog gibi, acaba kadı vezire, vezir patişaha doğruları söylemiş olsaydı patişah o duruma düşermiydi?

Sonuç olarak bir ülkede yönetimlerde adalet, hak hukuk ve güven önemlidir, Halkın yöneticilerinin merkezden taşraya kadar adaletinden, hakka hukuka riayetinden, emeğe saygıdan, hırsızlığı önlemede, haksız kazanç ve rant çarklarının dönüşünün yöneticilere doğru  aktarıldığından emin olunmalıdır.

Yukarıdaki hikayede belirtildiği gibi patişah ile vatandaş arasında böyle bir hikaye zamanında yaşanmış mı bilinmez ama bu tür anektodlar insanlara ders niteliğinde olan anektodlardır.

Her zaman altın üreten tohumu ekebilecek  yöneticilere sahip olmamız dileği ile ….

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ