USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

ESKİ DÜĞÜNLER GÜNÜMÜZDEKİ DÜĞÜNLERE GÖRE NASIL BİR DEĞİŞİKLİĞE UĞRADI

Eski düğünler bütün imkansızlıklara rağmen, çok eğlenceli, mutlu ve güzel geçerdi.

Eskiden sevdalar, aşklar çok daha anlamlı, duygu yüklü, yüksek sadakatli, bir sözün kırk yıllık hatırı olan ilişkilerdi.

Eskiden kız isteme ile evlilik olayları, süreç ve temel gidişat olarak bu günkünün benzeri ve altyapısı şeklinde dolsa da günümüzdekinden oldukça farklılıklarda gösterirdi.

Eski evliliklerde, evlilikten önce sevdalanan kız ve erkek arasında günümüz şartlarında olduğu gibi teknolojik iletişim araçlar olmadığından,  iletişim kurmak zor olduğu kadar, birde zaman gerektiriyordu. Sevdalı olan iki kişi arasında evvela üçüncü bir kişi aracılık ederdi. Bu aracının iki kişi arasında aracılık etmesinin yanı sıra, her iki tarafında okuma yazması var ise, bazen de iletişim mektuplaşma şeklinde gerçekleşirdi.

Zaten “al mektuplarını ver mektuplarımı değişi” buradan gelmektedir.

Uzun bir süre aracı ile iletişim kuran sevdalılar, artık nihayete ermek için evlenmek üzere isteme olayını gerçekleştirecekleri zaman, erkek tarafı, iki ailenin de iletişiminin iyi olduğu birisi ile kız tarafına haber gönderir ve onlar ile akrabalık kurmak istediklerini söylerdi.

Dönüş olumlu olduğu zaman, Düğün ve evlilik için süreç belirlenir kız isteme ve yüzük takma olayından sonra, nişan ve nişandan sonra da düğün tarihleri belirlenir ve iş selamete ererdi.

Bazen  istemelerde damat ve gelin  düğüne kadar bir birini hiç görmezlerdi. Her iki taraftan iki aile büyüğünün karar vermesi yeterliydi. Farklı köy yada şehirlerde olduklarından ulaşım ve iletişim bu  zamandaki kadar kolay değilken gelin ile damat ancak düğünlerinin bittiği akşam birbirlerini görürlerdi.

Genel ve yaygın olan ise, nişan tarihine kadar erkeğin yolunun açılması için, kız tarafına ilk misafirlik için  haber edilir ve damat tarafının hatırı sayılır bir kişi ile birlikte kız tarafına bir gün ziyarete gidilir ve erkek için yol açılmış olurdu erkeğin kız tarafı ile ilk aşinası evin damadı olarak buradan başlar, ancak erkek ilk gidişte kızı ya görür ya göremezdi. Genellikle erkek kızı görmeden geri gelirdi. Yani erkek çok istemesine rağmen kızı göremeden ve iki kelime konuşamadan geri gelebiliyordu.

Şayet erkek kızla görüşebilme yada konuşabilme başarısı elde edebilerse o zaman dünyanın en mutlu erkeği, en şanslı erkeği olarak kendini görürdü ve bu husus akrabalar arasında  bile konuşulacak bir mevzu olurdu. Çünkü o dönmelerde konuşmak ve görüşmek hem ayıp sayılır hem de hoş karşılanmazdı.

Kız isteme  faslı bittikten sonra nişan merasimi de,  bu günkü nişana benzer şekilde yapılırdı. O dönemlerde dost - akrabayı  nişana çağırma olayı değer verme olayı sayılırdı, nişana çağrılmayan kişiler genelde düğüne davet edilse bile kendirlerinin nişana çağrılmaması nedeni ile bazen erkek tarafına küser ve düğüne katılım sağlamazlardı.

Nişan bitikten sonra erkek tarafının maddi durumuna göre  3-4 ay yada 7-8 ay bazen bir yıla kadar bekler ve düğün hazırlığı yapılırdı.

Düğün hazırlıkları bittiktenve gelinin eşyaları alındıktan sonra düğün tarihi belirlenirdi.

Düğün davetiyeleri hazırlanır, eski düğünlerde, düğün davetiyeleri, düğünden en az bir ay öncesinden dağıtılırdı.

O zamlarda düğün davetiyeleri de bu günkü gibi kart ile yapılan davetiyeler değildi.

Davetiyeler Mendil( Destmal), Tülbent (temezi), Çorap yada seccade vs.. olarak  davetlilere gönderilirdi.

Düğün tarihi de  davetlilere sözlü  olarak iletilirdi.

Tabi davetiyenin  çeşidinin ne olduğu da (mendil, tülbent, seccade vs.) davet edilene ne kadar değer verildiği anlamına gelirdi.

Örneğin seccade gönderilen davetli değerli davetliydi.

Eski düğünler Cuma günü öğleden sonra, düğün yemeği için kurbanlıkların kesilmesi ile başlardı. Çünkü o zaman bu günkü kadar rahat ulaşım vs.. olmadığından, dışardan gelecek olan davetliler, özelikle yakın akraba olan davetliler düğün evinde ve düğün evinin akrabalarının evlerinde yatar kalkarlar, yer içerlerdi. Davetlilerin yemekleri üç gün boyunca bu şekilde karşılanırdı.

Yani düğün yapmak kolay bir şey değildi, düğün sahibi gelen davetlilerin tamamını doyurmak ve barındırmak zorundaydı.

Düğün Cuma günü öğleden sonra başlar ve Pazar günü akşam geç saatler kadar devam ederdi.

Eski Düğünlerde halaylar çekildiği kadar, skeçler de oynanır,  farklı oyunlar oynanır, tekerlemeler söylenir, fıkralarda çokça anlatılır ve düğün tam bir edebi şölene dönüşürdü.

Daha eskilerde 25-30 yıl öncesinde düğünlerin saz ekiplerinin tam olarak revaçta oldukları dönemlerdir. Saz ekipleri mahalli sanatçılar olarak epeyce coşkulu bir şekilde saz çalar düğünü coşturmak için ellerinden gelen çabayı sarf ederlerdi. 

Daha eski düğünlerde yani 45-50 yıl ve daha eski tarihlerde ise çalgı ekibi olarak kaval ve def( Blur ve erbane) yada davul ve zurna ile düğünler yapılrıdı.

Biraz daha eskiye gidildiğinde ise o dönelerde genelde def ve kaval yada davul zurna da olmadığı dönemlerde ise dilok (düğün şarkıları) söylenir, sözlü olarak söylenen hareketli parçalar eşliğinde halaylar çekilir ve oyunlar oynanırdı.

Sözlü dilok (düğün şarkıları) genelde sesi güzel olan bir- yada iki kişi tarafında söylenir  ve ondan sonra düğünde şarkıyı bilen her kes yada sesi güzel olanlar tarafında tekrarlanırdır.( Bazen de bir birine sevdalı olan kız ve erkek, halay esnasında şarkıları bir birinin ardından tekrarlardı) Söylenen şarkı ile birlikte halaylar çekilir ve düğüne coşku verilmeye çalışılırdı ve bu tam 3 gün 3 gece sürerdi, bu anlamda  düğünler belki de o dönemlerde çok önemli tek sosyal etkinlikleriydi.

Düğün Pazar günü gelin geldiği esnada, damat damda, damat ağcı denilen ( genellikle iğde ağacından olan  büyükçe dalı  kesilmiş ve genellikle, ceviz, kaynatılmış Nohut, beni,  kuru üzüm, elma portakal ile süslenmiş olan ağaç) bir ağcın süslü gölgesinde gelinin gelmesini bekler ve gelin gelirken damdan çeşitli yemişler ile süslenmiş olan damat ağcının altında üç tane elmayı ( ama geline zarar vermesin diye hafif dilimlere kesilmiş ancak ayrılmamış)  geline atardı. Damat elmaları geline isabet ettirmeye çalışırdı. Bunun  anlamı da damadın elmayı gelini hedef alarak atması, gelinin  bir kırmızı elma olduğunu, ve o elmanın da kendisine ait olduğu manasını taşırdı.

Bundan sonra gelin içeri girdikten sonra damat gelini görmezdi, damat damdan iner ve köyde başka bir akrabasının evine giderdi ve akşam satt-9-10’a kadar orada beklerdi.  Bu arada damat vergisi (cırma zave) diye gençler tarafından damdın akrabalarından para toplanır ve toplanan para ile gelin ile damada ev eşyası olarak eksik olan herhangi bir ihtiyacı alınır, aynı şekilde damat ve gelinin akşamları kendi odalarında yiyebilmeleri için  zembil ( küfe ) içine kuru yemiş, meyve, tarzı şekilden yiyecekler konur ve gelin ile damat gece bunları yesinler diye gelin ile damat’ın odasına bırakılırdı. Bu zembil in amacı ise Malum o dönemlerde çok çekingen olan damat ve özelikle gelinin yeni olması nedeni ile aç kalmasınlar diye bu hazırlıklar yapılırdı.

Zembil  damadın kaldığı evde hazırlanır süslenir, Mumlar zembile takılır ve Damat süslenmiş ve  hazırlanmış olan zembil ile dilok (şarkılar) eşliğinde düğün, ahalisi  ile birlikte gelininin geldiği saatten beri evinde bulunduğu akrabasında kendi evine doğru, (babasının evinde  bir oda gelin ile damada ayrılmıştır) gelirlerdi. Damat evinin önüne geldiğinde yine 2 saat kadar halay çekilir, oyunlar oynanır ve düğün bu şekilde sona ererdi.

Bu günkü düğünlerimiz yukarıda anlatılan düğünler ile benzerlik gösterse bile o günkü düğünler kadar anlam, duygu, emek yüklü olmadığı kantindeyim.

Bu günkü düğünler toplamda zaten 3-4 saat kadar sürmektedir.

Şüphesiz ki  eski düğünler yukarıda anlatılanların çok ötesinde da zengin içeriğe sahipti. Ancak ben  eski düğünlerden çok az bir kısmını anlatmaya çalıştım. Eski Düğünlerin tamamını detaylı  bir şekilde anlatmaya kalkışırsam inanın ki  Onlarca, belki de yüzlerce sayfa yazmam gerekecekti. Ama şimdilik sadece özet olarak bu kadarını bu yazımda  anlatmaya çalıştım.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ