<div>Sözlükte “güven içinde bulunmak, korkusuz olmak” anlamındaki <strong>emn</strong> (<strong>emân</strong>) kökünden türeyen <strong>îmân</strong> “güven duygusu içinde tasdik etmek, inanmak” demektir.</div> <div>Kur’ân-ı Kerîm’de iman kavramı 800’den fazla yerde geçer. İman konusu hadis kaynaklarında çok geniş bir şekilde yer almıştır. Kütüb-i Sitte’den Ṣaḥîḥ-i Buḫârî ile Ṣaḥîḥ-i Müslim’de, Tirmizî’nin el-Câmiʿu’ṣ-ṣaḥîḥ ve Nesâî’nin es-Sünen’in de “Îmân” adıyla müstakil birer bölüm açılmış, Ṣaḥîḥ-i Müslim’de 200 sayfaya yakın bir hacim tutan 380 hadis rivayet edilmiştir. (İman Mad. İsam)</div> <div>İman etmek, Müminin bütün kalbiyle ölmek haktır ve Allah’ın elindedir, Allah’ın murad etmediği bir şey başıma gelmez, Allah istemedikçe bütün dünya bir araya gelse bana ne bir fayda sağlayabilir ne bir zarar verebilir diye inanması ve Rabbine öyle bağlanmasıdır.</div> <div><strong>“De ki bize Allah ne yazdıysa başımıza o gelecek. O bizim mevlamızdır, bizi görür gözetir. O halde müminler yalnızca Allah’a tevekkül etsinler.” (Tevbe 51) </strong></div> <div>“<strong>Her ümmetin bir eceli vardır. Ecelleri gelince ne bir an geri kalırlar ne de bir an ileri gidebilirler.” (A’raf 34)</strong></div> <div>Mümin eğer Rabbine böyle bağlanır, böyle duyarlı olursa artık ne bir endişe duyar ne bir korku hisseder ne telaşlanır durur. Aksine sabır kesilir, cesaretini takınır, öne atılır.</div> <div>Evet iman etmek, bütün yüreğiyle rızkın Allah’a ait olduğuna, O’nun vereceğine asla kimsenin engel olamayacağına, O vermezse kimsenin veremeyeceğine inanması, rızkını yiyip bitirmeden, ömrünü tamamlamadan dünyadan ayrılmayacağına inanmaktır.</div> <div><strong>“Allah lutfettiği rızkı kesiverse size rızık verebilecek olan kim?... (Mülk 21)</strong></div> <div><strong>Şüphesiz rızkı veren, sarsılmaz gücün sahibi yalnızca Allah’tır. ( Zariyat 58)</strong></div> <div>İşte böyle bir inanç insanı hırstan, ardı arkası kesilmeyen isteklerden, pinti ve cimri davranmaktan alıkoyar.</div> <div>İman etmek, Mümin bütün duygularıyla inanır ki her türlü eksikliklerden münezzeh olan Allah onunla beraberdir, onu işitmekte ve görmektedir, gizli halini saklı sözünü bilmektedir, kayan gözlerden, hain bakışlardan kalbinden geçirdiklerinden haberdar olduğuna inanmaktır.</div> <div><strong>“Farkında değil misin, Allah göklerde olanı da yerde olanı bilmektedir! Gizli gizli konuşan üç kişi yoktur ki dördüncüleri O olmasın; beş kişi yoktur ki altıncıları O olmasın. Bundan az veya çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar mutlaka Allah onların yanındadır; nihayet kıyamet günü onlara yapıp ettiklerini bildirecektir. Çünkü Allah her şeyi bilmektedir.” (Mücadele 7)</strong></div> <div>Bu inanç sayesinde mümin, hevanın esaretinden, nefsi emmarenin arzularından, şeytanların vesveselerinden mal ve şehvet belasından kurtulur, Allah’ın huzurunda olduğunu bilir, kulluğunu yalnızca ona yapar, O’ndan yardım ister, her halükârda kendini O’na teslim eder, yürüyüşü hali ve tavrıyla örnek olur. Gözler onu görür, parmaklar onu gösterir.</div> <div>Abdullah İbni Abbas radıyalluha anhümâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle söylemeyi adet edinmişti:</div> <div><strong>“Allah’ım! Sana teslim oldum, ben sana inandım, sana dayandım. Yüzümü gönlümü sana çevirdim, senin yardımınla düşmanlara karşı mücâdele ettim.</strong></div> <div><strong>Allah’ım! Beni saptırmandan yine sana, senin büyüklüğüne sığınırım, -ki senden başka ilah yoktur-. Ölmeyecek diri yalnız sensin. Cinler ve insanlar ise, hep ölümlüdürler!” ( Buhari, Muslim) </strong></div> <div> </div>