<div>İlimle irfan arasında çok yakın bir ilişki vardır. Zira ilim “<strong>bilmek</strong>”, irfan ise “<strong>tanımak”</strong> demektir. Bir şeyin ilmi o şeyle iletişim kurmak ve böylece tanıma işlemini gerçekleştirmektir. İrfan ise, o şeyle dost olmaktır, dostluk kurmaktır. Dostlukta derinlik vardır. Dostlar arasında, “<strong>Kalpten kalbe yol vardır</strong>.” O yol çıplak gözle görülmez ancak kalpten, gönülden anlaşılır ve hissedilir.</div> <div>Sadi Şirazi, <strong>“Güzel bir gülü, güzel bir geceyi, güzel bir dostu herkes ister… Önemli olan gülü dikeniyle, geceyi gizemiyle, dostu tüm derdiyle sevebilmektir.”</strong> Diyerek irfan merkezli dostluğa dikkat çekmiştir.</div> <div><strong>Cemil Meriç, </strong>Kültürden İrfana adlı eserinde İrfanı şöyle açıklamaktadır:</div> <div>“İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime. İrfan, insanoğlunun has bahçesi. Ayırmaz, birleştirir. Bu bahçede kinler susar, duvarlar yıkılır, anlaşmazlıklar sona erer. İrfan kendini tanımakla başlar. Kendini tanımak, önyargıların köleliğinden kurtulmaktır, önyargıların ve yalanların. Tecessüsü madde dünyasına çivilemeyen, zekayı zirvelere kanatlandıran, uzun ve çileli bir nefis terbiyesi, irfan. Kemala açılan kapı, amelle taçlanan ilim.”</div> <div>İrfanın bu enginliğine ve derinliğine çağımız insanı ne kadar da muhtaçtır! Dolayısıyla irfan, içinde yaşadığımız bu evrende ve çağda , insanın kendisini anlamlandırma çabasıdır. Bu çaba çok boyutludur. Bu irfan bağında;İlim, bilim, hikmet, edep, iman, akıl, his ve vicdan vardır. Bütün bu parametreler dikkate alınarak, parçacı yaklaşımdan kaçınarak bütüncül bir yaklaşımla İrfan inşa edilir.</div> <div>İrfanın özünde dostluk vardır. Dost; yardır, yarendir. Adaletin önderi Hz. Ömer’in dediği gibi; “<strong>Kişinin dostu; aklının kılavuzudur</strong>.” Dolayısıyla Herkes, kendi “<strong>ayarına”</strong>, aklına göre dost edinir.</div> <div>“Her kuş, kendi cinsiyle uçar. Kartallar kartallarla. Kargalar kargalarla.”</div> <div>Bize “<strong>Hayat Sigortası</strong> “olabilecek, <strong>“Aklımıza kılavuzluk</strong>” yapabilecek, “<strong>Karakter kıtlığı</strong>” değil “<strong>Karakter bolluğu</strong>” olan ve geleceğimizi inşa ederken <strong>“Üç günlük”</strong> değil “<strong>Ömürlük</strong>” dost olabilen gerçek dostlara çokça ihtiyaç vardır.</div> <div>Batı düşünce sistematiğinde “<strong>İnsan insanın kurdudur.</strong>” Bu düşünce yaklaşımı parçacı olduğu için doğru değil. Zira Parçacı yaklaşım, hakikati parçalar. Parçalanan hakikat, hakikat olmaktan çıkar. Bütüncül yaklaşımla, olayları ve olguları değerlendirmemiz gerekmektedir. Bilimsel yaklaşım da bunu gerektirir. İrfan düşünce sistematiğinde, “<strong>İnsan, insanın yurdudur, sığınağıdır”.</strong> Sığınağımız ve yurdumuz demek olan dostlarımızı iyi seçelim ve çoğaltalım. Zira toksik maddeler maddeyi, toksik düşünceler düşünceleri ve toksik insanlar da insanları zehirler. Bu zehirden uzak durmamız herkesin yararınadır. İrfan Mektebinden geçmeyen, irfanın deruni ve derinlikli düşüncesinden nasibini almamış olanlardan bunu anlayamazlar.</div> <div>N.Hiçyılmaz,“İnsanı güzel veya çirkin yapan sureti değil, siretidir. Fakat suretler bir sinevizyon gibi siretleri yansıtır.” diyerek irfani boyuta dikkat çekmiştir. Zira insanın iç dünyasında var olan güzellikler ya da çirkinlikler dışarıya yansır ve siretini tayin eder. Küpte ne varsa dışarıya o sızar.</div> <div> </div> <div> </div>