USD
00,00
EUR
00,00
USD/EUR
1,000
ALTIN
0.000,00
BİST
0.000,00

“İYİ KOMŞU”LARDAN MIYIZ?

        Peygamberimiz bir hadisinde şöyle buyuruyor:” Cebrail bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım.”

         Cebrail, dört büyük melekten biridir. “Vahiy meleği” olarak anılır. Görevi Allah’ın emirlerini peygamberlere iletmektir. Cebrail birçok kez insan suretinde peygamberimizin yanına gelmiş, onunla konuşmuştur. Cebrail, yine bir gün peygamberimizin yanına insan suretinde gelmiş; komşuluktan ve komşu haklarından bahsetmiştir. Bu konuda o kadar çok tavsiyede bulunmuş ki peygamberimiz komşunun komşuya mirasçı kılınacağını sanmıştır.

         Komşularımıza iyi davranmak, onlarla iyi geçinmek öncelikle “insan” olmanın bir gereğidir.

          İslam dininde “komşuluk” kavramının önemli bir yeri vardır.

      Komşu; evi, işyeri, arazisi, köyü birbirine yakın olanlar demektir. Hz. Ali: “Bağırdığında senin sesini işitenler komşularındır.” der. Hz. Ayşe; her taraftan kırk evin komşu olduğunu söyler.

      Çekirdek ailemizden sonra bize en yakın olanlar komşularımızdır. Çünkü bir sıkıntımız olduğunda uzak mahalledeki akrabamız gelmeden komşularımız yanımızda olur. Evimizde yangın çıksa ilk önce komşumuzun kapısını çalarız. Gecenin bir yarısı çocuğumuz rahatsızlansa önce komşumuzu ararız. Mutfağımızda bir eksiğimiz olsa komşumuzdan isteriz. Aslında gerçek anlamda komşu olanlar bir yerde akrabalarımızdan da önce gelirler.

        Komşumuza zarar verecek, onu rahatsız edecek söz ve davranışlardan uzak durmalıyız.

          Sofra bezimizi balkondan ya da camdan komşularımızın üstüne silkelememeliyiz. Televizyonumuzun sesini çok yükseltmemeliyiz. Çocuklarımızı gürültü yapmamaları konusunda sürekli uyarmalıyız. Özellikle de yaz mevsiminde gece geç saatlerde yüksek ses tonuyla konuşup kahkahalar atmamalıyız.

        Hz. Peygamber bir savaşa çıkar. Yolda:” Bugün komşusuna eziyet eden kimse bize katılmasın.” der. Adamın biri: ”Ben bugün falan komşuma eziyette bulundum.” deyince; peygamberimiz:” Bugün bize katılma.” der.

      Hz. Ali’den şöyle rivayet edilmiştir: “Resulullah bize ölülerimizi salih kimselerin içerisine defnetmemizi emretti ve kötü komşudan diriler incindiği gibi ölüler de incinir.” buyurdu. Yine sahabeden biri peygamberimize: “ İyi olduğumu nasıl bileceğim?” diye sorunca peygamberimiz:” Komşularına sor; eğer onlar senin iyi olduğunu söylerlerse sen iyi birisin, eğer kötü olduğunu söylerlerse o zaman sen kötü birisin.” diye cevap verir.

                Eskiler komşulukla ilgili ne güzel söylemişler:” Ev alma, komşu al.” İnsanlar ev alınca evin büyüklüğüne, işçiliğine, güzelliğine önem verirler. Hatta aldıkları evi öve öve bitiremezler. Fakat eve yerleştikten sonra bir gerçekle karşı karşıya gelirler: Komşuluğun önemi. Çünkü arsız ve geçimsiz komşu onları rahatsız eder, onlara kötü sözler söyler. Onları adeta canlarından bezdirir. Çok severek aldıkları ev onlara zindan olur. Bir an önce o evden kurtulmak isterler. Çok uzak bir mahallede yaşayan , geçimsiz bir tanıdığınla sürekli karşılaşmadığın için seni çok rahatsız etmez; ama sana yakın olan komşun olumlu veya olumsuz seni  sürekli etkiler.      

          Yine eskiler:” Komşu komşunun külüne muhtaçtır.” derler. Eskiden insanlar evlerinde ateş yakmak için komşudan bir kor parçası alırlar ve bu kor parçasıyla ateş yakarlardı.

            İnsan; doğumundan ölümüne kadar sürekli başkalarına muhtaçtır. Bir şehirdeki, mahalledeki insanlar adeta birbirlerini tamamlarlar. Komşular da paylaşarak birbirlerinin tamamlayıcısı olurlar. Komşularımızla paylaşımda bulunmak güzel bir davranıştır. Peygamberimiz:” Allah’a ve ahiret gününe iman eden komşusuna ikramda bulunsun.” demiştir. 

            Neyi paylaşabiliriz?  Bazen bir ekmeği, bazen bir kase yoğurdu, bazen iki baş soğanı; bazen de merdiveni, sandalyeleri, sehpaları, tabakları paylaşırız komşumuzla. Bazen pişirdiğimiz yemekten bir tabak da komşumuza ikram edebiliriz. Kendi bağımızdan, bahçemizden kopardığımızı komşumuzla paylaşabiliriz. Bu tür küçük jestler komşuluk ilişkilerimizi de güçlendirir.

             Sahabe bir gün komşuluk haklarını peygamberimize sorar. Peygamberimiz şöyle cevap verir:” Hastalanırsa ziyaretine gidersin, vefat ederse cenazesini kaldırırsın. Başına bir felaket gelirse teselli edersin. Darda kalırsa yardım edersin.” Önce bu hadisin izinde kendimize şu soruları soralım:

              Komşum hastalandığında ziyaretine gidiyor muyum?

             Komşuma ikramda bulunuyor muyum?

             Komşumla karşılaştığımda ona selam veriyor muyum?

             Komşuma eziyet verecek davranışlardan, onu kıracak sözlerden kaçınıyor muyum?

             Komşum darda kaldığında ona yardım ediyor muyum?

             Komşumun başına bir felaket geldiğinde onu teselli ediyor muyum?

             Komşum vefat ettiğinde cenazesine katılıyor muyum?

              Sonra da iyi komşu olup olmadığımızın muhasebesini yaparak “vicdan”ımıza danışalım.

              Komşuluk bir makamdır. Hem güzelliklerin ve dertlerin paylaşıldığı bir makamdır hem de karşılıklı hak ve hukukun olduğu, hesap vereceğimiz bir makamdır.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ