<div>Üzerimize serpilen ölü toprağını atmanın, silkinmenin ve kendine gelmenin yolu; sahip olduğumuz değerlerin farkında olarak, neler yapabileceğimizi araştırarak her türlü karamsarlığı, yılgınlığı ve yorgunluğu ayağımızın altına alarak yola revan olmamız gerekmektedir.</div> <div>Ramazan Kayan, “Bilinç ve İstikamet” adlı eserinde bir anekdot aktarır:</div> <div>Kudüs haçlıların işgalinde iken, Şam’da yaşayan bilinçli, duyarlı ve dava şuuruna sahip bir marangoz; “Ben Kudüs için ne yapabilirim? Mescidi Aksa için elimden ne gelir? diye düşünür. Bütün marangozluk hünerini ortaya koyarak, “Mescidi Aksa için en güzelinden bir minber yapabilirim” diyerek işine koyulur. Sonunda Muhteşem bir minber yapmak nasip olur. Minberi gören meraklılar marangoza sorular yöneltirler: “Kudüs esir, Mescidi Aksa tutsak, peki bu minberi kim yerine yerleştirecek?” Marangoz cevap verir: “Benim elimden gelen bu minberi yapmaktı. İnşaAllah bir gün gelir, bir yiğit çıkar, bu minberi Mescidi Aksaya yerleştirir.</div> <div>Bu mutmain bir müminin bitmeyen umudu, daralmayan ufku ve İdeallerini diri tumanın yolu.</div> <div>Bu minberin hikayesini duyan bir çocuk, çocuk yüreği ile Rabbine söz verir:</div> <div>“İnşaAllah bu minberi ben yerine koyacağım.”</div> <div>Bu çocuğun ismi Selahaddin’i Eyyubi idi. Minberi Mescidi Aksaya yerleştirinceye kadar yüzü gülmedi. Kırk yıl bu sevda ile kıvrandı.</div> <div>Selahaddin, ilhamını bir marangozdan almıştı. Marangoz kendine düşeni yapmıştı. Herkes kendine düşeni yapınca İlahi irade tecelli etti ve Kudüs 88 yıllık haçlı işgalinden özgürlüğüne kavuştu.</div> <div>Sızlanan, şikâyet eden, çevreye sürekli negatif enerji yayan değil; iyimserliği, umudu, pozitif enerjiyi yayarak topluma bir diriliş muştusu aşılamak gerekmektedir. Çözüm odaklı bir anlayışla, problemlere, sorunlara çözüm bulmaya çalışmalı. Bu elbette kolay değil. Bizler de zora talip olmalıyız. Toplumsal sorunları, problemleri çözdükçe ne kadar mutlu olduğumuzu göreceğiz.</div> <div>Bütün çalışmalarda, yapabileceklerimiz var. O çalışmalara yoğunlaşmamız, çevremize örnek olmamız, iyiliklere motor, kötülüklere fren olmamız gerekmektedir. Herhangi bir kötülüğü gördüğümüzde elimizle müdahale etmemiz, gücümüz yetmiyorsa dilimizle uyarmamız, bu da mümkün değilse o ortamı terk etmemiz, o kötülüğü onaylamadığımızı muhataplarımıza bir şekilde bildirmemiz, sorumluluklarımızı yerine getirmemiz gerekmektedir. Bunu bir “Hayat Tarzı” haline getirmemiz gerekmektedir.</div> <div>İyiler her zaman aktif ve etkin olmalı. İyi insanlara pasif kalmak yakışmaz.</div> <div>“Dünya kötülerin elinde kan ağlıyor.” Mazlumların gözü iyilerde. İyiler beklenmekte. İyiler; bütün motivasyonlarını harekete geçirerek güç birliği, eylem birliği, hareket birliği şeklinde, “küresel kötülüğe” karşı, “küresel iyiliği” hayata geçirmeli.</div> <div>Sadi Şirazi’nin dediği gibi, “Güzel bir gülü, güzel bir geceyi, güzel bir dostu herkes ister… Önemli olan gülü dikeniyle, geceyi gizemiyle, dostu tüm derdiyle sevebilmektir.” </div> <div>Hayat; doğrusal bir fonksiyon değildir. Hayat, otoban hiç değildir. Hayat eğrisel bir fonksiyon ve inişli-çıkışlı bir yoldur. Hayatımızı bu gerçeklikler çerçevesinde inşa ederek, hayata pozitif yaklaşarak, umudu yayarak, iyiliğe odaklanmalıyız.</div>