“Ben hıçkırırken sen nasıl uyuyorsun? ‘’ diye soruyor düşünür. Gündelik hıçkırık değil bahsettiği, ezeli ve belki de ebedi. Tuzu kurular uyurken, içten içe ağlaşanların yaşadığı topraklarda doğdum ben; kendi hıçkırığından utandığı için göz pınarlarında biriken nemli suyu içine akıtanların yurdunda, nesilden nesle devam eden feragat mabedinde. Özverinin libas diye giyildiği toprak sokaklarda büyüdüm, eline çekiç alanın çarmıh kurduğu sokaklarda. Tütün kıymak için sabırla bekleyen şu amca, Anadolu’nun daimi çilekeşi. Taş dibeğe buğday yatıran şu abla, az önce emzirdi memleketini. Ninem, o cennetlik kadın, babam sanarak sarıldı bana yıllarca. Matuh olduğundan değil, çağlardı sevgisi rahmetlinin, kafa karışıklığı ondandı. Kabuğunu çatlatır gibi doğmak zorundaydınız bu topraklarda. Tespih çeker gibi cefa göğüslemenin lafı dahi edilmezdi. Ve insanı sevmek öğretilmezdi, insanı severek doğulurdu. Bu yüzden, her umudu kucaklamak, gelenekten önce genetiktir burada. Affedici olmak ise, çamura değnek saplamak kadar eğlencelidir. Burası öyle bir diyardır ki, bir adım atana üç adım gitmek, büyük baba masalı kadar kıymetlidir. El uzatanı karşılıksız koymaz nasırlı eller. O nasırlı ellerin her bir parmağı, çoban kavalı oluverir bir anda, zerre kadar kardeşlik huzmesi görürse. Şimdi dostlarım, yurttaşlarım, kardeşlerim soruyorum sizlere; Kürt halkının en kritik dönemlerde huzura olan katkısını yadsıyabilir misiniz? Dahası bu halkın sağduyusundan şüphe edebilir misiniz? 16 Nisan bunun ispatı değil miydi? İnanın bana, yeni dikilmiş bir kavak fidesi kadar tazelendi Kürt kardeşlerinizin hafızası o akşam. Yalvarırım heba etmeyin bunu. Ve de korkmayın bu gücenmiş halka omuz vermekten. Göreceksiniz ki, aşınmış derilerini çıkarmaya dünden razılar. ‘’ Saadeti milyarlarca yıldan beri el yordamıyla arayan milyarlarca uzviyet ‘’ diyor mütefekkir; ana rahmine düştüğünden beri kardeş selamına özlem duyan bu halka vefayı çok görmeyin. ‘’ El eli yıkar, el döner yüzü yıkar ‘’ demiş büyüklerimiz; arınmak için uzatın elinizi, arınmak ve dudaklarda gül açtırmak için. Böyle bakar insan vicdani ve ahlakı böyle yol alabilir insan aklı ve düşüncesi böyle konuşur insan yüreği ve dilli. Eğer kör, sağır ve dilsiz değilseniz bu referandumda Kürtlerin yürekten haykırışını duyarsınız ve gerçektende bu ülke için dertliyseniz eğer Kürtlerin yüreğine dokunursunuz. Çok şey istemiyor Kürtler, sadece siz nasıl yaşıyorsanız öyle yaşamak istiyorlar… Siz nasıl sesleniyorsanız çocuklarınıza öyle seslenmek istiyorlar Kendi dillerinde, kendi inançlarında ve kendi umutların da yaşamak istiyor Kürtler… Kimseye acı çektirmeden ama acıda çekmek istemiyor artık, “Şiddete hayır diyor” Kürtler ama “aşağılanmaya da hayır diyor” Kürtler… “Bizim ülkemiz” diyor tüm Türkiye’ye, “hepimizin ülkesi” diyor Kürtler Bu referandumda bunu en yüksek sesle bağırdı Kürtler Duydunuz umarım