“Yorulan bıraksın” dedi Erdoğan, ama çıt yok.
“Metal yorgunluğu var parti'de” dedi.
“Eskisi gibi değil artık Türkiye” dedi.
“Yüzde 80'ne dokunmak gerekiyor” dedi.
“Kapı kapı dolaşmak gerekiyor” dedi.
“Yorulan varsa bıraksın” dedi.
Tüm bunları söyleyen Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayip Erdoğan.
Ama ne yazık ki kimse “ben yoruldum ve başarısız oldum” demiyor, tam tersi “ben olmalıyım” diye sürekli kulis yapıyor.
Komedi mi, dram mı belli değil?
7 Haziran 2015 seçimleri aslında AK Parti teşkilatları için büyük alarm ziliydi ama 5 aylık kısa zaman diliminde yani 1 Kasım 2015 seçimine giderken muhalefetin beceriksizliği ve toplumun “biz nereye gidiyoruz” endişesi 7 Haziran seçim sonuçlarını unuturdu. Aslında o beş ayda Ak Parti’nin yaptığı hiç bir şey yoktu ve sadece muhalefet toplumun isteğini ‘beceriksizce’ harcadı. Ardından PKK'nin ‘hendek terörü’ ve ‘15 Temmuz darbe girişimi’ AK Parti teşkilatlarının; artık toplumu taşıyamama durumunu ertelemiş oldu. Bu erteleme 16 Nisan anayasa referandumunda kendini en dramatik bir şekilde gösterdi
Evet, sadece yüzde bir ile referandum geçiyordu.
Büyük kentler kaybedilmişti.
Güneydoğu’da da değişen bir şey yoktu ve şehir merkezleri yine “hayır” demişti. Sadece kırsal alanlarda “evet” oyu artmıştı. Bu hazin tabloya rağmen hiç kimse sorumluluk alıp çekilmeyi yada istifa etmeyi düşünmedi bile.
Bu böyle olmamalıydı
AK Parti’nin varoluş felsefesine ters bir ruh hali bu.
Başarının ödülü varsa, başarısızlığında bir bedeli olmalıydı.
Ama ne yazık ki bedel konusunda kimse öne çıkmıyordu ve yüzde bir ile kazanılan referandum büyük bir zafer olarak görülüyordu. Hem de 15 Temmuz darbe girişimini yenen bir iktidarın varlığına rağmen.
“Değişim yapılmalı” sözü şimdiye kadar pratiğe geçmedi.
Söylenen, yazılan ve çizilenler e bakılırsa parti teşkilatlarında büyük bir değişim yapılacağı dile getiriliyor, ama bunu eski yol ve yöntemlerle yapma alışkanlığı hala devam ediyor.
Eğer siz; “biz başarılıyız sadece mevcut yasal zorunluluklardan ötürü kongrelere gidiyoruz” anlayışını hala taşıyorsanız, bu değişimden hiç bir şey çıkmayacaktır.
Her ne kadar son seçimleri kazanmış olsak da başarı grafiğimiz sürekli düşüşte ve kalıcı bir değişime ihtiyacımız var düşüncendeyseniz. O zaman izlenecek yol ve yöntem şimdiye kadar izlediğinizden farklı olmalı.
AK Parti’de değişim sadece AK Parti değişimi değil, bu ülkenin siyasi kadrolarının da değişimi olarak görülmeli.
Tarihinin en zor günlerini yaşayan bir ülkede yaşıyoruz.
Bu saldırıları göğüsleyecek, önlem alacak ve ülkeye nefes alacak kadroların seçiminden söz ediyoruz.
‘AK Parti sadece AK Parti değil’ bunu böyle bilmek lazım
Bundan ötürü ‘Ahbap-Çavuş’ ilişkileri ile değil, kapalı kapılar arkasında organize edilen halktan kopuk ilişkilerle kurulan örgütlenmelerle ise hiç değil.
Ancak, geniş kitlelerin görüşlerini alan, toplumda saygınlığı olan, fedakarlık yapma duygusuna sahip ve yıllardır binbir emek harcayan insanların yüreklerine dokunarak oluşturulacak görüşmelerle değişim sağlanabilinir.
Bunun yolu da bellidir…
Topluma gideceksiniz, topluma dokunacaksınız, taleplerini ve düşüncelerini alacaksınız.
Yani , sadece kendi kendinize değil, halka soracaksınız.
Yıllardır emek veren kadrolara soracaksınız.
“O zaman biz değişim istiyoruz” demenizin bir karşılığı olacak.
Yok öyle yapmayacaksanız, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi “2019 hiçte kolay geçmeyecek…” Sağlıcakla kalın.