HDP Batman Milletvekili Ayşe Acar Başaran, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiği Araştırma Önergesinde, kadına yönelik şiddet için kullanılan dil ve medyanın denetimi ile ilgili çalışma yapılmasını istedi. HDP’li Başaran, dilekçesinde “Kadına yönelik şiddet ülke gündeminin sıralaması hiç değişmeyen, başat gündemi olmaya devam etmektedir. Bu şiddetin önüne geçilmesi için önlemler alınması gerekmektedir. Özellikle medyada kadına yönelik şiddeti yeniden üreten ve teşvik eden bir dilin kullanımı dikkat çekmektedir. Kadınların maruz kaldığı bu sorunların araştırılması amacı ile Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104. ve 105. Maddeleri gereğince Meclis Araştırması için gereğini arz ve talep ederiz.” Dedi.
“SHOW TV’DEN, ATV’YE TÜM KANALLARDA TEHLİKELİ PROGRAMLAR VAR!”
HDP Milletvekili Ayşe Acar Başaran, kadına yönelik şiddet ülke gündeminin sıralaması hiç değişmeyen gündemi olmaya devam ederken medya sektöründe aynı şiddet farklı yollarla her gün yeniden üretildiğini söyledi. Özellikle sabah kuşağı denilen programlarda aile içerisindeki şiddet asıl kontrol mekanizmalarının inisiyatifinden çıkarılmakta ve bilinçsiz bir şekilde kamuoyuna açıldığını belirten HDP’li Başaran, söz konusu programlarda kadının ve çocuğun faydası gözetilmemekte, özellikle istismar konularında kişiye travmaları yeniden yaşatıldığını söyledi.
ÇOCUKLAR TEŞHİR EDİLİYOR!
Örneğin Show TV kanalında yayınlanan Didem Arslan Yılmaz'la Vazgeçme programının 262. bölümünde henüz çocuk yaşta olan birinin yıllarca maruz bırakıldığı sistematik istismar kişiye yeniden anlattırılmış; çocuğun travmasının tetiklendiği açıkça gözlemlendiğini belirten Başaran “bu konu çerçevesinde sansasyonel alt başlıklar atılmış, ‘Türkiye bu kişileri konuşacak’ denilen başlıkta faillerin değil, mağdurun ismi kullanılmıştır. Bu yolla kişinin faydası gözardı edilerek kimlik bilgileri açıkça paylaşılmış, gelecekte yaşayabileceği problemlere zemin hazırlanmıştır. İstismara maruz bırakılan çocuğa detaylar tekrar tekrar anlattırılmış, bir program sunucusunun sormaması gereken, pedagog eşliğinde olmadan sorulmaması gereken sorular ekranda sorulmuştur. ‘Seni kim istismar etti? Seni ailen mi sattı? Kızkardeşine de aynı şeyler yapılıyor mu? Seni aynı gün içinde kaç kişi istismar etti?’ gibi soruların ardından tekrar istismarın detayları sorulmuştur. Çocuğun yüzündeki morluklara yine ekranda birkaç soruyla geçiştirilerek ‘muayene’ uygulanmıştır. Çocuğun istismarında her iki ebeveynin de suçu varken ‘böyle anne olmaz olsun’ gibi alt başlıklarla yine suçun sorumluluğu sadece kadına yıkılmış, program boyunca istismarın suç ortağı olan erkeklerden çok az bahsedilerek çocuğun istismarı adeta reyting malzemesine dönüştürülmüştür. Hukukun işlemesi gereken ve çocuğun üstün yararı adına gizlilikle yürümesi elzem olan bu suç, kamuoyuna tüm detayları ile açıklatılmıştır.
Sabah kuşağı olarak nitelenen programların hemen hepsinde durum aynıdır. Mağdur edilen kadınlara ve ekran başında benzer travmaları yaşamış olan kadınlara psikolojik olarak zarar verilmekte, hukuki mekanizmalar aşılmakta ve olası bir dava sürecindeki şeffaflık zarar görmektedir.
‘Ece Üner ile Susma’ ve ‘Müge Anlı ile Tatlı Sert’ gibi programlar da tıpkı örneği verilen program gibi şiddet dilini yeniden üretmekte ve şiddete maruz kalanların haklarını ihlal etmektedir. Şiddet dili ayrıca kadına yönelik şiddet haberlerine atılan başlıklar ve haber içeriklerinde kullanılan üslup ile yeniden üretilmektedir. Kadınları doğaları gereği itaatkar, pasif, bağımlı, güçsüz olarak gören bu anlatılarda erkekler, saldırgan, her zaman etkin ve güçlü olarak resmedilmektedir” diye konuştu.