Verginin kaldırılmasının işverene ve üretime olumlu katkı sağlayacağını vurgulayan Başaran, sorunun tekrar etmemesi adına asgari ücretteki vergi kaldırımının anayasal bir güvence ile teminat altına alınmasının üretim ve istihdam için çok önemli olacağını kaydetti. Başaran, asgari ücretin yüzde 50 seviyesinde artmasının aylardır yükselen döviz fiyatlarına paralel olarak önlenemeyen enflasyon ve hayat pahalılığı ile satın alma gücü düşen işçi ve işçi aileleri için bir nebze de olsa umut kaynağı olduğunu söyledi.
“Vergi sorunu tekrar ortaya çıkmamalıdır”
Başaran, “Bu artışla beraber işçinin yanı sıra işverenleri de sevindiren bir hadise vardır ki o da gelir ve damga vergisi dilimlerinin kaldırılmasıdır. Asgari ücretin vergi dışı bırakılması yıllardır tartışılan bir sorun. Bu sorunun da ortadan kaldırılması işverene ve üretime olumlu katkıları olacaktır. Ancak şu an için kaldırılan bu sorunun ilerde tekrar ortaya çıkmaması adına durumun anayasal bir güvence ile teminat altına alınması ülkemizin üretim ve istihdamı için çok önemlidir.” dedi.
“Kalıcı çözümler üretilmeli”
İşçilerin enflasyona ezdirilmemesi gerektiğine dikkat çeken Başaran, “Enflasyon ile mücadelenin zor ve sıkıntılı olduğu bir süreçte her platformda üretim ve istihdam vurgusu yapan Sayın Cumhurbaşkanımızın işçiye ve üretime gösterdiği hassasiyeti önemli buluyorum. Bundan sonraki süreç için de işçinin enflasyona, fiyat artışlarına ezilmemesi için kalıcı çözümlerin üretilmesi gerekir. Asgari ücretin öncelikle enflasyonu telafi etmesi gerekiyor. Eğer ki ihracat fazlası bir ekonomi ile çalışıyorsak bunun ilk olumlu yansımaları işin fili üreticileri işçilere ve emekçilere olmalıdır.” diye konuştu.
“Asgari ücret emeğin sömürülmesini önlemeye yetecek bir ücret seviyesinde olmalıdır”
Enflasyonun yüksek olduğu zamanlarda asgari ücretin yılda iki defa belirlendiği, daha sonra makul düzeye inince yılda bir defaya çevrildiğini anımsatan Başaran şöyle devam etti: “Ancak enflasyon döngüsü içerisinde fiyat artışlarına bakıldığında yılda üçe, dörde çıkarmak bile icap edebiliyor ki bu yönde de bir talebin oluşması gerekiyor. Ayrıca ülkemizde asgari ücret yıllardır sadece işçinin ihtiyaçları göz önüne alınarak hesaplanmakta, oysa hem işçinin hem de onun ailesinin ihtiyaçlarını karşılamalıdır. Asgari ücreti sadece ekonomik parametrelere bağlamak yanlış olur. Çünkü asgari ücret ahlaki ve vicdani bir ücrettir. Buna göre de işçi ve ailesinin günün ekonomik ve sosyal koşullarına göre insanca yaşamasını sağlayabilecek, insanlık onuruna yakışacak ve emeğin sömürülmesini önlemeye yetecek bir ücret seviyesinde olmalıdır.” Açıklamanın devamında Başaran, “Bu seviyenin belirlenmesinde amaç; ücretin korunması, haksız rekabetin önlenmesi, gelir dağılımında adaletin sağlanması ve yoksulluğun azaltılması olmakla beraber ülkenin ekonomik koşulları da dikkate alınmalı, olayın üretim ve istihdama yansıyan hem olumlu hem olumsuz taraflarını da çok iyi irdelemeliyiz.” ifadelerini kullandı.
“Kaş yapalım derken göz çıkarılmamalıdır”
İşçi kıyımının da engellenmesi gerektiğini ifade eden Başaran, “Özellikle personel sayısı fazla olan üretim firmalarının işçi maaşlarının 3 bin TL 'den 4 bin 250 TL’ye çıkması hem üretilecek olan ürünlerin fiyatına hem de işçi kıyımına direk olarak etki edeceğini de unutmamalıyız. Bu sebeplen bir yandan işçilerin ihtiyaçları karşılanırken öte yandan da işletmelerin ödeme kapasiteleri göz ardı edilmemeli, buna göre önlem ve tedbirler alınmalı, kaş yapalım derken göz çıkarılmamalıdır.” dedi. (İLKHA)