Ramazan ayında sağlıklı ve dengeli beslenme hakkında tavsiyelerde bulunan Diyetisyen ve Çocuk Gelişim Uzmanı Betül Baba, yemeğin yavaş ve hissedilerek yenmesinin şükrü de beraberinde getireceğini dile getirdi. Ramazan ayında sağlıklı ve dengeli beslenmenin püf noktaları ve orucun insan sağlığına faydaları ile ilgili konuşan Diyetisyen ve Çocuk Gelişim Uzmanı Betül Baba, iftar ve sahur sofralarında dikkat edilmesi gereken konularla ilgili önemli değerlendirmelerde bulundu.
"YEMEĞİN ANLAM VE ÖNEMİNİ ANLADIĞIMIZ, RAMAZAN'IN FELSEFESİNDEN UZAKLAŞMADIĞIMIZ SOFRALAR KURMAMIZDA FAYDA VARDIR"
Ramazan ayının; beslenme, uyku alışkanlıkları ya da günlük sorunlar açısından farklılığa gidilen bir ay olduğunu ifade eden Baba, "Bireyin kendi içerisinde iç muhasebesini yaparak daha sağlıklı bir birey haline gelmek için ona emanet edilen bedene daha iyi bakmak için nasıl değişiklikler yapılmasına karar vermek gerekiyor. Normal hayat alışkanlıkları içerisinde çok fazla yemek mi yiyor, israf mı yapıyor ya da çok sık mı atıştırıyor bunları biraz gözden geçirmesi ve iç muhasebesini yapması gerekiyor. Genel sağlıklı beslenme önerilerine gelecek olursak; gün boyu aç kalan bir beden var ve iftar saatine kadar kan şekeri düşüyor, vücut ısısı azalıyor. İftarda çok ağır ve büyük öğünler yaptığımızda aslında karaciğer sağlığımıza zarar vermiş oluyoruz. O yüzden neyi ne kadar yemeliyizden ziyade biraz daha yemeğin anlam ve önemini anladığımız, Ramazan'ın felsefesinden uzaklaşmadığımız sofralar kurmamızda fayda vardır. İftar ve sahur sofraları için neyi, neyden, ne kadar yemeliyiz önerilerinden daha önemli olan şey aile bireylerinin bir arada, yemeğin şükrü ile, farkındalıkla yemesini sağlamak diyebiliriz. Telaş içerisinde, israfın bulunduğu ziyafet sofraları değil daha sade fakat özenle hazırlanmış, muhabbetle hazırlanan iftar sofraları kıymetlidir. Ezandan biraz önce sofraya oturarak yemek hakkında konuşmak, eğer aile bireylerinde çocuklar varsa onlarla bu konular hakkında sohbet etmek önemlidir." dedi.
"İFTARLA SAHUR ARASINDA AKLIMIZA GELMİYORSA BİLE SAAT BAŞI HATIRLATARAK SU İÇMEMİZDE FAYDA VARDIR"
Orucu su ile açarak hurma veya zeytin ile devam ettirmenin, mideyi çok yormayacak şekilde öğünler yaptırmanın kıymetli olduğunu dile getiren Baba, "Genel olarak 'İftarda çorba içtikten sonra yarım saat verin.' gibi söylense de bir davete gidildiğinde bu çok mümkün olmayabiliyor. O yüzden bizim için temel olan şey; yemeği çok yavaş yemek, hissederek yemektir. Yavaş ve hissedilerek yenilen bir yemek şükrü beraberinde getirecektir. İftar sofralarını hazırlarken çorbası, ara yemeği, salatası, tatlısı her şeyden bulunsun çok; muazzam sofralar hazırlansın diyerek hepsini hızlı bir şekilde tükettiğimizde kan şekerimiz hızla yükselecek ve sindirim sistemi yorulacaktır. Bu şekilde gaz ve sindirim sistemine de zarar vermiş olacağız. Buradaki yaklaşımımız emanet edilen bedene daha saygı duyarak, yavaşlayarak, hissederek yemek olabilir. Gün boyu aç kalan beden suya ihtiyaç duyabiliyor. İftardan önce, iftar arasında ya da sonrasında bol bol su tüketmek önemlidir. İftarla sahur arasında aklımıza gelmiyorsa bile saat başı hatırlatarak su içmemizde fayda vardır. Tatlıyı yemekten hemen sonra tüketmemekte yine öneriler arasındadır." diye konuştu.
"YEMEKTEN SONRA AKŞAM NAMAZI VE TERAVİH NAMAZIYLA BERABER VÜCUDU AKTİF DURUMDA TUTMUŞ OLUYORUZ"
Yemekten sonra kan şekerinin hızla yükseldiğini ve vücudun uyku haline büründüğünü aktaran Baba, "Dinimizde güzel olan bir şey; yemekten sonra ibadetlerin bir fiziksel aktivite gibi fayda sağlıyor olmasıdır. Yemekten sonra akşam namazı ve teravih namazıyla beraber vücudu aktif durumda tutmuş oluyoruz. Bu durumda sağlık açısından çok faydalıdır diyebiliriz. Belki teravihten sonra yürüyüş biraz daha uzatılabilir." şeklinde konuştu.
"SAHURA KALKMAK SAĞLIĞIMIZ İÇİN ÖNEMLİDİR"
Sahura kadarki süreçte yapılacak atıştırmalar ve sahurda yenilebilecekler hakkında önerilerde bulunan Baba, "Bu duruma illa ara öğün dememize gerek yok. Genel olarak bayramlarda ya da böyle zamanlarda diyetisyenler; 'Şerbetli tatlı yerine sütlü tatlı yiyin.' gibi önerilerde bulunabilirler. Tabi ki sağlıklı olanlar ama yine kendi içimizde değerlendirerek 'Normalde her gün tatlı tüketiyor muyum, ne kadar tüketmeliyim, gerçekten buna ihtiyacım var mı?' gibi sorularla biraz daha hissederek yememizde fayda vardır. Normalde çok tatlı tüketmeyen bir insansa o an şerbetli tatlıyı yemesi de aslında bedenini ufakça ödüllendirmesidir diyebiliriz. Sahura kadarki süreçte bazen insanlar sahura kalkmak istemeyebiliyorlar. Gece yatmadan önce yemek yiyerek uyusam ve sahura kalkmasam şeklinde sorular gelebiliyor. Genel olarak kan şekeri düzenine baktığımızda uyuyarak o zamanı yakalamak ve sonra sahura tekrar kalkmamız sağlığımız için önemlidir. Sahur esnasında da acıktıran ya da tok tutan ürünler çok fazla etiketleniyor. Yiyecekleri çok fazla etiketlemeden daha uzun süre tok tutan yiyecekleri biraz daha sahurumuzda bulundurabiliriz. Basit şekerlerin bulunduğu reçel, bal gibi ürünler bulundurmak yerine meyve; çok tuzlu peynirler yerine yoğurt sahura eklenebilir. Kendi kültürünüzde ve kendi alışkanlıklarınızda bunu değerlendirmeniz gerekiyor, verilen öneriler tamamen genel öneriler diyebiliriz." diye belirtti.
"İSRAF; ALIŞVERİŞLE, EVE BİR ŞEYLERİ FAZLA ALMAKLA BAŞLAYAN SONRASINDA TABAKLARA ÇOK BÜYÜK PORSİYONLAR KONULARAK DEVAM EDEN BİR SÜREÇTİR"
Ramazan'da çok dikkat etmemiz şeylerden birinin israfın önüne geçmek olduğunun altını çizen Baba, "Gün içerisinde çok aç olduğumuz için çok fazla alışveriş yapabiliyoruz. Aslında israf; alışverişle, eve bir şeyleri fazla almakla başlayan sonrasında tabaklara çok büyük porsiyonlar konularak devam eden bir süreçtir. Bir şeyleri çöpe atmamak hatta mutlaka paylaşmak önemli öneriler arasındadır. Yemek israf olmasın diyerek tabağımın tamamını bitireyim diye aslında midemize ya da bize emanet edilen bedene fazlaca yüklenebiliyoruz. İsrafın önüne geçmek için; tabağımıza fazla almışsak bile yemeği atmayacak şekilde ayırarak bir sonraki gün iftarda ya da yiyecek şekilde ayırmamız gerekiyor. Dışarıdaysak; önceden ne kadar aç olduğumuzu vücudumuzu dinleyerek tahmin ederek tabağımıza küçük porsiyonlar almamız gerekiyor." dedi.
"TUTULAN ORUCU ZAYIFLAMAYA İNDİRGEMEYEREK BEDEN SAĞLIĞI İÇİN BİR FIRSAT OLARAK GÖRMEMİZ GEREKİYOR"
İnsanların Ramazan ayına zayıflamak için fırsat olarak bakabildiğine dikkat çeken Baba, "İftar öncesinde çok sık tartılma, o anki kilosuna bakma ya da sahurdan sonra tartılma durumlar çok takıntılı bir hale gelebiliyor. Aslında Ramazan ayı bizim için bir ibadettir yani Allah rızası için tutulan oruçlardan bahsediyoruz, burada zayıflamak için tutulan oruçlardan bahsetmiyoruz. Ayrıca oruç tutmak herkes için zayıflamaya fırsat mıdır sorusunun cevabı soru işaretidir çünkü gün içerisinde sık sık atıştırma alışkanlığı olan bir insan için fırsat olsa da normalde de öğünlerinin arasını çok açan fakat bir öğünde çok fazla yemek yiyen bir insan için çok da fırsat olmayabilir. Tutulan orucu zayıflamaya indirgemeyerek beden sağlığı için bir fırsat olarak görmemiz gerekiyor." ifadelerine yer verdi.
"ORUCUN FAYDALARINA DAİR ÇOK FAZLA BİLİMSEL ÇALIŞMA VAR"
Orucun, uzun süreli açlığın beden sağlığına karşı faydalarını açıklayan çok sayıda bilimsel çalışma olduğunu dile getiren Baba, "Hastalıklara karşı önleyici olduğu, kardiyovasküler salmak için vücuttaki HDR kolesterolü yükselterek LDL kolesterolü düşürdüğünü, obeziteye karşı önleyici olduğu, bağışıklık sistemini güçlendirdiği, enflemasyonu azalttığına dair fazla çalışma var. Hiçbir çalışmayı okumayan bir insan bile aslında organlarını, sindirim sistemini dinlendirdiği bu sürecin kendisine şifa olduğunun farkına varabilir." şeklinde ifade etti.
"ORUÇ TUTMAK İÇİN İSTEKLİ OLAN ÇOCUKLARIN ÖNÜNE GEÇMEMEMİZ GEREKİYOR"
Çocukların oruç tutması hakkında bilgi veren Baba, "Her çocuğu kendi içerisinde değerlendirmek gerekir. Çocuğun psikososyal olarak oruca ne kadar hevesli ya da fiziksel olarak gelişimi buna ne kadar müsait bu duruma göre değişir. Temelde olması gereken şey; aile bireylerinin alışkanlıklarının ya da evdeki atmosferin cezbedici olmasıdır. Eğer anne-baba oruçluyken daha agresif, iletişim olarak çocuğuna karşı negatif eden, 'Orucum seninle oyun oynayamam.' gibi mesajlar verirse çocukta oruç bu şekilde kodlanacaktır. Daha bayram havasında belki de Ramazan içerisinde özellikle çocuk için yapılan ritüellerle oruç güzellenirse çocuk için bu şekilde kodlanacaktır ve çocuk oruç tutmaya heveslenecektir. Oruç tutmak için istekli olan çocukların önüne geçmememiz gerekiyor. Bazen ebeveynler çocuklarına kıyamayabiliyorlar ya da dersleri olumsuz etkilenir gibi düşünebiliyorlar. Yaş grubuna göre, dinimizde yeri olmayan ama kültürümüzde yeri olan 'tekne orucu' olarak adlandırılan yarım günlük tutulan oruçlardan bahsedebiliriz. Sabah namazından öğle ezanına kadar ya da öğle ezanından akşam iftar saatine kadar oruçlar çocuklar için daha makul olacaktır. Burada belki oruç tutmuş olmuyor ama çocuğun Ramazan'a karşı aidiyet duyması için ona fayda sağlayacaktır. İftar sofralarına hep beraber oturmak, aile bireylerinin sohbet etmesi Ramazan'ın atmosferini tatmaları için önemlidir." ifadelerini kullandı.