Taşıdıkları gelecek kaygısı nedeniyle toplumsal alanda psikolojik sıkıntı yaşayan gençlere tavsiyelerde bulunan Rehberlik ve Psikolojik Danışman Serhat Özdili, ailelere büyük sorumluluk düştüğü belirtti. Gençlerin geleceğe dair tasarımlarında sıkıntılar oluştuğunu, bu sıkıntıların da toplumsal alanda psikolojik sıkıntılara kapı araladığını dile getiren uzmanlar, ailelerin bu konuda daha dikkatli olmaları gerektiğini belirtiyor. Bu sıkıntıların birçok nedeni olduğunun altını çizen uzmanlar, geleceğe dair kaygı yaşının da dünya genelinde geriye doğru gittiğini ifade ediyor.
“GENÇLERİMİZİN GELECEĞE DAİR TASARIMLARINDA CİDDİ PROBLEMLER VAR”
Rehberlik ve Psikolojik Danışman Serhat Özdili, dünyada yaşanan mevcut gelişmelerin gençler üzerinde olumsuz etki bıraktığını belirtti. Özdili, “Gençlerimizin geleceğe dair tasarımlarında ciddi problemler var. Bunun ekonomik, sosyal, kültürel birçok boyutu bulunuyor. Dünyada yaşanan mevcut gelişmelerin bunun dışında olduğunu çok fazla düşünemeyiz. Çünkü var olan, özellikle pandemi sürecinden sonra yaşananlar, gençlerde büyük psikolojik etkiler bıraktı.” dedi.
“GELECEĞE DAİR KAYGI YAŞI DÜNYA GENELİNDE GERİLİYOR”
“Geleceğe dair kaygı yaşı dünya genelinde olduğu gibi Türkiye'de de oldukça geriye gidiyor” diyen Özdili, “Çünkü gençler geleceğe dair sadece bir mesleki veya ekonomik kaygı değil, daha iyi yaşanılabilir bir dünyanın olup olmayacağına dair kaygılar yaşıyorlar. Halihazırda yakınımızda Rusya'da bir savaş var. Pandemi döneminde daha önce deneyimini yaşamadığımız bir süreci yaşadık. Bunun haricinde gençlerin özellikle sosyal medya ile birlikte daha küresel bir dünya içerisinde olduğu kabul edersek, burada bir doyumsuzluğun da bir beklenti farkının da ortaya çıktığını görüyoruz. Özellikle ortaokul ve liselerde bulunan gençlerin olumsuz özelliklere bu yönüyle bu karamsarlıkla itildiğini de görüyoruz.” ifadesini kullandı.
“ÇEVRENİN GENÇLER ÜZERİNDE BÜYÜK ETKİSİ VAR”
Madde ve sigara kullanımının arttığına da dikkat çeken Özdili, çevrenin gençler üzerinde büyük etkisinin olduğunu söyledi. Öğrencinin sadece akademik başarıyı baz almaması gerektiğinin altını çizen Özdili, şunları söyledi: “Özellikle uyuşturucu kullanımı, sigara ve madde kullanımı gibi olumsuz özelliklerin arttığını görüyoruz. Bununla ilgili özellikle sahaya bakıldığı zaman gençlerin daha çok arabesk, melankolik bir tutum içinde olduğunu görüyoruz. Çeşitli alt kültür grupları var. Bu gruplara aidiyet olduğunu görüyoruz. Bu noktada ailelere büyük görevlere düşüyor. Özellikle çocuklarıyla kurduğu iletişimde sadece akademik başarıyı önceleyen değil, davranış gelişimini, kişisel gelişimini önceleyen bir tutum içerisinde yer alması gerekiyor. Bunun için okullarla, rehberlik servisleriyle güçlü bağlar kurmaları gerektiğini düşünüyoruz. Çünkü bu tek başına öğrenciyle konuşularak veya geçmiş geleneksel yöntemlerle aşılabilecek bir konu değil. Çünkü bundan toplumun tüm kesimleri etkileniyor. Özellikle gençlerin karamsarlığına dair bu kaygı giderebilecek. Kendisini tanımasında, kendi gerçekleştirmesine, iyi bir birey olmasına, iyi bir vatandaş olmasına katkı sağlayacak desteği sağlamamız lazım. Bunun için de özellikle okullarda gelişimini takip etmemiz, velilerin bu noktada daha aktif bir tutum alması, aile içi iletişimin daha güçlü bir şekilde devam ettirilmesi gerekiyor.”
“VELİLERE BÜYÜK GÖREVLER DÜŞÜYOR”
Manevi değerlerin güçlendirilmesine ve bu konuda ailelere büyük sorumluluklar düştüğüne vurgu yapan Özdili, “Özellikle arkadaş çevresinin, veliler tarafından kontrol edilmesi, zorbalık veya sert üslup yerine, ikna yolunu tercih etmemiz ve iş birliği kurmamızda büyük faydalar var. Aynı zamanda manevi değerlerin güçlendirilmesi için, insanlığa ait değerleri her daim ön planda tutmamız ve bu noktada ailenin bir rol model olması gerekiyor. Özellikle dayanışma, iyilik, paylaşım, onun haricinde yani içinde yaşadığımız topluma yabancılaşmama gibi durumları da ön planda tutmakta fayda olduğunu düşünüyoruz. Eğer bunu yapabilirsek, geleceğe dair gençlerin karamsarlığını büyük ölçüde azaltıp, daha fazla dayanışan bir topluluğu inşa edebileceğimizi düşünüyorum. Özellikle madde kullanımı noktasında bunun altını bir kez daha çizmenin faydalı olduğu kanaatindeyim.” diye konuştu.
“YENİ KUŞAĞIN TEKNOLOJİYLE İLİŞKİSİ GÜÇLÜ”
“Toplumda genel bir kabul var. Sanki üniversite mezunu olmanın doğal olarak bir kamu görevine açılacağı yanılgısı hakim.” diyen Özdili, Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu lisans programlarının planlanması gerektiğini ifade etti. Özdili, “Şu an Türkiye'de 127’yi aşkın üniversite var. Vakıf üniversiteleriyle birlikte bu sayı daha da artıyor. Kanaatim olarak şunu belirtmeliyim ki Türkiye'nin ihtiyacı olan alanlar noktasında lisans programlarının planlamasında ihtiyaçların göz önünde bulundurulması, ihtiyaç fazlası olan bölümlerde kontenjanların ciddi anlamda azaltılması gerekiyor. Bu yapıldığı zaman, çağın gereklerine uygun mesleklerde insanlar kendisini daha fazla göstermeye çalışacak, kamu göreviyle kendini sınırlandırmayacaktır. Ama geleneksel bakışımızla, iş güvencesi nedeniyle insanlar buraya tercih etmek istiyor ama mevcut sayı ihtiyaçları uyuşmadığı için böyle bir açık ortaya çıkıyor. Bunun planlanması tekrar yapılırsa hem aileler böyle bir problem yaşamayacak hem de gençler daha sağlam adımlarla bu alanlarda kendi yetiştirmeye çalışacaktır. Çünkü yeni kuşağın teknoloji ile olan güçlü ilişkisini biliyoruz. Bunu olumlu yönde kullanmak için politika üretilmesi hem gençler için hem toplumun geneli için faydalı olacaktır.” dedi.