SON DAKİKA
hava
Advert
Google News

Demokrasi Platformu: Kadına Karşı Şiddet Politiktir

Son Güncelleme :

2023-11-24 16:27:58

Demokrasi Platformu: Kadına Karşı Şiddet Politiktir

Batman Demokrasi Platformu Kadın Bileşenleri  25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” ile ilgili basın açıklaması düzenledi

Atatürk Parkı’nda yapılan basın açıklamasını Batman Demokrasi Platformu Kadın Bileşenleri adına İHD Batman Şube Eşbaşkanı ve Genel Başkan Yardımcısı Yılmaz Av. Rümeysa Deniz Kaya okudu.

Kaya "Biz kadınlar, bir 25 Kasım tarihinde daha, kadına yönelik şiddete karşı kararlı tavrımızı, mücadelemizi anlatmak ve "kadına yönelik şiddet politiktir" demek üzere alanlardayız. Dominik Cumhuriyeti'nde faşist iktidara karşı başkaldıran "Mirabal Kardeşler" 25 Kasım 1960 tarihinde işkenceyle öldürüldü. Birleşmiş Milletler bu tarihi, 1999 yılında "Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü" olarak ilan etti.

Kadınlar, yaşamın her alanında şiddete maruz kalıyorlar. Ailede, okulda, evde, sokakta, gözaltında, köy baskınlarında, basın açıklamalarında, her yerde şiddet kadına yönelebiliyor. Derin yoksulluk ve ekonomik sıkıntılar da en çok kadınları etkiliyor. 6 Şubat 2023 günü yaşadığımız deprem felaketi sırası ve sonrasında kadınlar, büyük bir şiddete ve hak ihlallerine maruz kaldılar.

Batman'da 19 Kasım 2023 tarihi gece saatlerinde başlayıp sabah saatlerine kadar devam eden aşırı yağıştan dolayı büyük bir yıkıma neden olan sel felaketinde, bir kadın ve 3 çocuk yaşamını yitirdi. Dere yatağında ev yapmak zorunda kalan yoksul vatandaşlarımız selin kurbanı oldu. Derin yoksulluk ve ekonomik sıkıntılar da en çok kadınları etkiliyor.

KADIN MÜCADELESİNİN SONUCUDUR

Coğrafyamızda erkek egemen, feodal ve militer bir iktidar, her zaman varlığını korudu. Yerleşik hukuk sistemine baktığımızda da kadına yönelik şiddetin gerçek anlamda bir düzenlemeye kavuşması ancak 2005 yılında oldu. Daha önceleri Türk Ceza Kanunu'nda kadına yönelik şiddeti düzenleyen bölümün başlığı "Genel Ahlak ve Aileye Karşı Cürümler"di. Yani kadın Türk Ceza Kanunu'nda yer almıyordu. Kadına yönelik şiddet yok sayılıyordu. Ancak kadınların örgütlü mücadeleleri sonucunda 2005 yılında Türk Ceza Kanunu'nda bugün hala eksik de bulsak önemli değişiklikler yapıldı.

Coğrafyamızda kadınların mücadelesi çok önemli bir sözleşmenin ortaya çıkmasına neden oldu. Diyarbakır'da kocası tarafından, annesi katledilen kendisi de yaralanan Nahide Opuz davasında Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde bir kadının hayatını koruyamadığı için mahkûm edildi. Bu dava sonrasında Avrupa Konseyi tüm üye devletlere kadına yönelik şiddete karşı bir sözleşme düzenlenmesini istedi. İşte "İstanbul Sözleşmesi" böyle ortaya çıktı. Yani İstanbul Sözleşmesi aslında coğrafyamızda verilen kadın mücadelesinin bir sonucuydu. Maalesef ki İstanbul Sözleşmesi yeterli bir şekilde hiçbir zaman uygulanmadı. Ama kadınlar açısından her şeyden önce bu sözleşmenin duygusal bir önemi vardı. Bu sözleşmeye sahip olmak bile kadınlar için son derece önemliydi. Maalesef ki 2021 yılında Cumhurbaşkanının imzasıyla hiç kimseye sormadan, kadınların sesleri duyulmadan, dikkate alınmadan bu sözleşmeden imza çekildi. Ancak coğrafyamızdaki kadın hareketi hiçbir zaman vazgeçmedi. Hem İstanbul Sözleşmesini geri almak hem de kadına yönelik şiddeti her alanda dile getirmek için mücadelesini devam ettiriyor. Bugün hem coğrafyamızda hem de dünyanın birçok yerinde çeşitli nedenlerle çatışmalı süreçler ve savaşlar yaşanıyor.

EN BÜYÜK MAĞDUR KADINLARDIR

Bu savaşlarda maalesef ki çok büyük insanlık suçları işleniyor ve bu insanlık suçlarının en büyük mağdurları da yine kadınlar oluyor. Rojova'da, Ukrayna'da, Filistin'de, İsrail'de ve dünyanın birçok yerinde kadınlar hala savaş mağduru oluyorlar. Kadınlar ve kız çocukları hem savaşların en büyük mağduru oluyorlar hem de savaşlar sonucunda mülteci ve sığınmacı göçleriyle birlikte kadın bedeninin ve emeğinin sömürülmesine de maruz kalıyorlar. Yaşamın her alanında kadınların yaşama, çalışma, barınma, örgütlenme, toplanma hakları sürekli ihlal ediliyor, temel hakları olan erişim özgürlükleri ise engelleniyor. Şiddete uğrayan kadınlarla ilgili açılan davalarda ve soruşturmalarda yargılamanın sonuna kadar erkek failler lehine bir süreç yürütüldüğüne sürekli şahit oluyoruz. Maalesef ki Türkiye'de yargıya son derece erkek egemen feodal bir bakış açısı hâkim.

6284 ETKİLİ BİR ŞEKİLDE UYGULANMALIDIR

Biz kadınlar olarak erkek failleri aklayan ve cezasız bırakan şiddeti toplumda meşrulaştıran tutumların son bulmasını istiyoruz. 6284 sayılı yasanın özenle ve etkili bir şekilde uygulanması talebimizi tekrarlıyoruz.

Yaşadığımız coğrafyada şiddetin en yoğun olarak yaşandığı mekânlardan biri de hapishaneler. Maalesef ki hapishanelerdeki kadınlar ve çocuklu anneler için şiddet ikiye katlanmakta. Kadınların gerek cezaevi içinde gerekse sevk ve hastane geliş-gidişlerinde yaşadıkları şiddet ve hak ihlallerine karşı yetkili birimlerin tüm tedbirleri almaları gerekmekte olup bu tedbirleri sürekli hatırlatmaya devam ediyoruz.

Kadına karşı şiddet politiktir. Devleti yönetenlerin kadınlara yönelik ya da toplumsal olaylarla ilgili kullandıkları şiddet ve nefret dili tüm toplumu kötü yönde etkilemektedir. Kullanılan bu nefret dili maalesef önce kadınlara ve kız çocuklarına karşı şiddet olarak geri dönmektedir. Bu nedenle kadına yönelik şiddetin politik olduğu bilincinde olarak bir kez daha  toplumsal barışın da öne çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz.

Biz kadınlar, şiddetsiz ve çatışmasız bir yaşam için insan hak ve özgürlükleri için mücadelemize kararlılıkla devam ediyoruz. Bir kez daha "kadına yönelik şiddet politiktir" diyor ve bu şiddete karşı mücadelemizi dün olduğu gibi bugün de kararlılıkla sürdüreceğimizi bildiriyoruz" dedi

 

 

 

 

 

 

 

YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.