Açıklamada, 28 Kasım 2015'te Dört Ayaklı Minare önünde suikaste kurban giden Av. Tahir Elçi ve Batman Baro Başkanı Av. Sedat Özevin anıldı. Ayrıca, 75. Yıldönümünde BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin önemine vurgu yapılarak, Türkiye'nin bu bildirgeye uygun adımlar atmada yetersiz kaldığı ifade edildi.
Açıklamada, Türkiye'nin güvenlikçi politikalarının insan haklarına dayalı bir sistem ve demokratik bir toplum düzeninin önündeki engel olduğu belirtilerek, kayyum uygulamalarının demokrasiyi felç ettiği ve Anayasa'nın 67. Maddesinde düzenlenen "Seçme ve Seçilme Hakkı"nın ihlali olarak nitelendirildiği kayyum uygulamalarına son verilmesi çağrısı yapıldı.
Anayasa Mahkemesi'nin kararlarının uygulanması talep edilirken, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarının da iç hukukun ayrılmaz bir parçası olduğuna vurgu yapıldı. HDP Eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala'nın tutukluluğu, toplantı ve gösteri yürüyüşü haklarının engellenmesi gibi konular da eleştirildi.
Basın mensuplarına yönelik baskılar, sansür ve "Dezanformasyonla Mücadele Yasası" çerçevesinde açılan soruşturmalar da kınanarak, yargının bağımsız ve tarafsız kalması, cezaevlerindeki insan hakları ihlallerine dikkat çekildi. Son olarak, 6-7 Şubat'ta yaşanan Maraş depremi ve devletin bu tür felaketlere karşı önlem alması gerekliliği vurgulandı.
İnsan hakları savunucuları olarak Gazze'de yaşanan insanlık dramına karşı çıkıldığı, sivillere yönelik saldırıların kınandığı belirtilen açıklama, 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü'nün hak ve hukuk idealiyle topluma güç vermesi temennisiyle son buldu.