90'lı yıllarda köylerde başlanan yoğun göçle birlikte özellikle gençlerin batıya yönelmesi, eğitime ağırlık vermesinin hayvancılığı az da olsa olumsuz etkilediğini anımsatan Seyrek, son yıllarda ise cayır ve meraların azalması, yem, girdi fiyatlarının artması, mera kiralarının yüksek olması nedeniyle hayvancılığın çok daha fazla azaldığını belirtti.
HAYVANCILIĞI GERİ İTTİ
Var olan sorunlar sebebiyle hayvan varlığının gün geçtikçe azalmaya başladığına dikkat çeken Seyrek, "Pandemi döneminden sonra ise girdilerin daha çok artması hayvancılığı daha da geriye itti. Gençler Avrupa sevdası nedeniyle köyleri, şehirleri terk ediyor. Eski insanların ölmesi durumunda şu andaki yeni neslin hayvancılığı yapamayacağını biliyoruz. Ama şu anda var olan potansiyeli artırmaya yönelik çiftçilere ekonomik yardımlar, yem ve süt desteğinin verilmesi, faizsiz hayvancılık kredi desteğinin verilmesi durumunda tekrardan biraz da olsa hayvancılığı artırabiliriz." dedi.
Abdulvahap Seyrek
HAYVAN YEMİNİ KENDİMİZ ÜRETMELİYİZ
Yurt dışından et, hayvan getirmenin soruna çözüm olmadığını vurgulayan Seyrek, "Yurt dışından gelen materyallerle eti karşılamak yerel çiftçiyi öldürmektir. Veyahut yurt dışından alınan arpanın yerel çiftçinin tükenmesi demektir. Kendi öz arpamız varken niye gidip Ukrayna'dan, Batık ülkelerden alıyoruz. Kendimiz üretirsek daha avantajlı olur." ifadelerini kullandı.
BESLENMEMİZ TEHLİKEYE GİRER
Girdi maliyetlerinin artmasının özellikle hayvancılık sektörünü ciddi anlamda sekteye uğrattığına işaret eden Seyrek, şöyle devam etti:
"Git gide bu sıkıntıları daha fazla yaşayacağız. Hayvancılığın bitmesi durumunda çocuklarımızın, bizlerin beslenmesi tehlikeye girer. Bu sıkıntı olursa yapay etler, yoğurtlar, peynirler ortaya çıkar ve çocuklar obetize olur. Yani şekil değişikliğine uğrayacağız. Bu sorunun yaşanmaması için yetkililer ilk önce bu işi kırsaldan başlatacak. Masa başı bir hayvancılık politikası geliştirilmemelidir. Bunu yaparsak tarım ve hayvancılığın yok olma tehlikesinin önüne geçmiş olacağız."