Bazen resmi kurumları anlamak gerçekten de zor.
Küçücük bir mevzuattan dolayı vatandaşa kolaylık yerine bazen zorluk çıkarılıyor.
Bir belge istendiğinde “şunu getir, bunu getir, yarın gel” alışkanlıkları halen bazı kurumlarda devam ediyor.
Verdiğiniz bir dilekçe bazen cevap bulmuyor, dilekçenin akıbetini sorduğunuzda “bulamadık, bize dilekçe verdiğinizden emin misiniz” gibi, akıl dışı sorular soranlarda oluyor.
İşini iyi yapamayanın en iyi stratejisi ‘sistem-mevzuat’ takıntısı oluyor.
Hatta kendi suçunu size atıyor.
Adını vermekten çekinmediğimiz gibi rahatlıkla da söyleyebiliriz.
KOSGEB’e verdiğimiz bir dilekçenin serüven aylardır devam ediyor.
Ama iş reklama tanıtıma geldi mi, en iyi kurum da onlar oluyor.
Ama genelde kurumlarımızda bu tür aksaklıklarla karşılaşmaya devam ediyoruz.
Bazen bir memur sizi oyalayıp durur, fakat yan tarafındaki başka bir memur sizi dikkatle gözleriyle takip eder. Siz odadan çıkarken yanınıza gelir “dayı boşuna gidip gelme. Aslında işin rahat ama arkadaş işi bilmiyor. Onun yanında senin işini hal etsem arkadaşla sonra tartışırız” diyebilir.
Bunu uydurmuyoruz, bizzat kendim yaşadığım bir olaydan yazıyorum.
İşte basit nedenlerle vatandaşa kolaylık yerine zorluk çıkarılırken bizlerde sistemi eleştirir, hatta suçu hükümete dahi yükleriz.
Bence suçu en üstlerden değil, vatandaşa iyi hizmet versin diye maaş ödeyen devletin işini güzel yapmayan memurdan bilmeliyiz.