Bir hatıramı paylaşmak istiyorum:
Pandemi (Covid-19) başlamadan önce, bir gün Batman Üniversitesi Batı Raman Yerleşkesinde öğle yemeği için yemekhaneye giderken, iki kız öğrencinin koşar adımlarla bana doğru koştuklarını gördüm. Adımlarımı yavaşlatarak gelmelerini bekledim. Öğrencilerden biri bana hitaben, “hocam size karşı bir teşekkür borcum var” dedi. Ben de “borcunu hemen öde” diyerek latife yaptım. Buyurun sizi dinliyorum dedim. “Hocam geçen yıl, Spor Lisesinde son sınıf öğrencisiydim. Sizlerden bir seminer talep ettik, Sizler de kabul ettiniz. Başta üç öğretmenimiz olmak üzere takriben 40 kişi Üniversiteye geldik. Seminer odasında bir kavram kullandınız. Kullandığınız bu kavram benim hayatımı değiştirdi. O güne kadar, hayata çok kötümser bakardım, ama o günden sonra hayata bakış açım değişti. Hayata artık olumlu bakıyor ve iyimser bir bakış açısıyla hayatın çok anlamlı olduğunu düşünüyorum” dedi. Ben de doğrusu çok merak ettim. Bu öğrencimin hayatını olumlu yönde değiştiren “Kavram” acaba nedir diye düşünmeye başladım. Öğrencim, “Hocam bizlere hepiniz “biriciksiniz” dediniz ve ispat ettiniz.” Tamam dedim hatırladım. Evet seminerime başlarken şunları söyledim: “Değerli hocalarım, sevgili öğrencilerim! Sizler her biriniz biriciksiniz. Evet Anne ve babalarınız sizlere hitap ederken; “biricik yavrum, biricik kızım, biricik oğlum” diye hitap eder. Siz de zannedersiniz ki, anne ve babalarınız duygusal davranıyor, bir az da abartıyorlardır. Ben bir matematikçi olarak, bu “biricik” olma halinin doğru olduğunu sizlere ispatlayacağım dedim. Bugün yeryüzünde takriben 8 milyar insan vardır. Bu insanların her birisinin parmak izi farklıdır, her birisinin avuç izi farklıdır, her birisinin siması-sureti farklıdır, her birisinin ses tonu farklıdır, her birisinin göz retinası farklıdır ve en önemlisi her birisinin DNA sı farklıdır. Bu kadar farklılığı barındıran bir varlık biricik olmaz mı? dedim. Demek ki Yaratıcı bizleri çok sevmiş ve biricik olarak yaratmıştır. Bu biricik varlık olan insan, yaratılış fıtratına uygun olarak hayatını inşa ederse, hayatın anlamlı olduğunu görecek ve kuşkusuz mutlu olacaktır.” Soru-cevap faslından sonra seminerimi bitirdim.
Öğrencimiz, evet hocam aynen böyle anlattınız ve o günden sonra hayatım değişti dedi. Ben de ona dedim ki, o zaman bunu bugün taçlandıralım. Nasıl dedi? Şöyle dedim: “Biricik” olduğunuzu ifade ettiğim ve o farkı fark ettirdiğim için bana teşekkür ediyorsunuz. Oysa ben sadece bir gerçeği ifade ediyorum. Hâlbuki esas teşekkürü hak eden, sizleri ve bizleri biricik olarak yaratan Yaratıcıdır, Allah’tır dedim. “Peki hocam bizleri yaratan Allaha nasıl teşekkür edeceğim” dedi. Dedim ki, Teşekkür ve Şükür sözcükleri aynı kökten kelimelerdir. Bizleri yaratan Allaha şükretmemiz, hamd etmemiz, hayatımızı hamdın ve şükrün gölgesinde inşa etmemiz, “teşekkür” etmek demektir. Bizleri biricik yaratan Allah’ın “YAP!” dediğini yapmak ve “YAPMA!” dediğini yapmamak durumundayız. Hiç kuşkusuz, “YAP!” dediği her şey yararımıza ve “YAPMA!” dediği her şey de bizim zararımızadır. Bu çerçevede ve bu tarzda hayatını inşa eden bir insan; iki dünyanın saadetini, mutluluğunu elde edeceği muhakkaktır. Bu çerçevedeki diyaloğumuz, ikimizi de hoşnut etti ve öğrencimiz teşekkür ederek ve izin isteyerek ayrıldı.
“Farkın farkına varmak” insana has bir meziyettir. Böyle bir tasavvurla hayatımızı inşa edersek, o hayattan tat alırız, zevk alırız ve haz alırız: Her gün yatarken uyuyabiliyoruz, kalkarken yürüyebiliyoruz. “Uyuyabilmek” ve “yürüyebilmek” bizim gayretimizle, çalışmamızla elde ettiğimiz değerler değildir. Yaratıcının bize bir armağanıdır. Hamd olsun Rabbime. Hayatımı, tasavvurumu ve zihin dünyamı; hamdın ve şükrün gölgesinde inşa ediyorum. Bu farkı fark etme bilincine sahibim. Bu zihinsel fonksiyonlara sahip olmak en büyük zenginliktir.
Sahip olduğumuz değerlerin farkına varmak, biricik olduğumuzun farkına varmak, örneğin, günümüz dünyasında bu Pandemi döneminde; dışarda gezebilmenin, nefes alıp-verebilmenin, dostlarımızla musafaha etmenin, kucaklaşmanın ne büyük nimet olduğunu fark etmek ve en önemlisi; Bilme, ölçme ve değerlendirme yetisine sahip “akıl”gibi bir değere sahip olduğumuzun farkına varmak bizler için en büyük meziyettir.