Geçmiş-Gelecek Bütünsellik Yaklaşımı.
İnsanın hayatı üç safhadan oluşur: Geçmiş, An ve Gelecek. Eskilerin tabiriyle; Mazi, Hal ve İstikbaldir. İçinde yaşadığımız an, hayatımızın özünü, esasını belirler.
Bu özü ve esası sağlam temeller üzerine inşa etmek durumundayız. Geçmişimiz, bizim Bireysel Tarihimizdir. Bireysel Tarihimizi bilmemiz, hayati derecede önemlidir. Çünkü geleceğimizi inşa ederken, gelecekle alakalı projeksiyonlarımızı kurgularken, Bireysel Tarihimizden faydalanırız.
Sahih ve sağlam bir gelecek tasavvuru ancak sahih ve sağlam bir geçmiş tasavvuru ile mümkündür.
Hayatımızın özü-esası demek olan an’ı, sahih ve sağlam temeller üzerine inşa etmek durumundayız. Geçmiş ve gelecek tasavvurlarımız sahih olursa, içinde yaşadığımız an demek olan özümüz de esasımız da sahih ve sağlam olur. Bu perspektif çerçevesinde üretilen düşünceler, bize sahih bir istikamet kazandırır.
Bazen öğrencilerim, kaç yaşında olduğumu sorarlar. Cevaben, yarım asrı geçtim derim. Artık asır sözcüğünü kullanır hale geldik. Şöyle düşünüyorum: Yarım asrı aşkın bir süredir, bu dünyada yaşıyorum. Bu süre zarfında, her insanda olduğu gibi, pozitif ve negatif tutumlarım, davranışlarım olmuştur. Bir birey olarak bu negatif yönlerimi görmem, analiz etmem ve bunları acilen pozitif yöne dönüştürmem gerekmektedir. Çünkü benim gelecekle alakalı hayallerim, tasavvurlarım, düşüncelerim, projeksiyonlarım vardır. Geleceğimi sağlam ve sahih temeller üzerine inşa ederken, bu negatif tutumları, pozitif yöne dönüştürmüş olarak yoluma devam etmem gerekmektedir. O zaman geleceğimin inşası da sağlam ve sahih temeller üzerin bina edilmiş olur. Her birey böyle düşünürse, negatiflerin asgari, pozitiflerin azami olduğu bir toplumsal gelecek bina edilmiş olur.
Bireysel tarih analizi bakımından ortaya koyduğumuz bu perspektif, Toplumsal Tarih analizi bakımından düşündüğümüzde de aynı sonuçlara varırız. Zira bireylerin bir araya gelmesiyle toplum meydana gelir. Bireyler için geçerli olan kriterler, toplumlar için de geçerlidir. Bireysel Tarih analizi, Toplumsal Tarih Analizinin küçültülmüş halidir.
Tarih; bir övgü, bir yergi ya da bir sövgü kitabı değildir. Tarih bizim geçmişimizdir. Hiçbir komplekse kapılmadan, geçmişimizi, toplumsal ve bireysel tarih analizi bakımından irdeleyerek, inceleyerek dersler çıkarmamız gerekmektedir. Böylece yaşadığımız an’ı sağlam ve sahih temeller üzerine inşa ederken, geleceğimizi de sağlam ve sahih temeller üzerine inşa etme fırsatını yakalamış oluruz.
Geçmişi esas alıp; geleceği ıskalamak, ötelemek ya da yok saymak ne kadar yanlışsa; Geleceği esas alıp; geçmişi ıskalamak, ötelemek ya da yok saymak o kadar yanlış olur. İçinde yaşadığımız an’ı dolu-dolu yaşamanın ve bu yaşamdan meşru dairede zevk almanın, haz almanın ve tad almanın yolu, geçmiş- gelecek tasavvurunu bütünsel yaklaşımla anlamak, idrak etmek ve kavramakla mümkündür.
Bu Bütünsel Yaklaşım hayatımızı anlamlandırdığı gibi, Olayların ve olguların arka planını, çevremizi, dünyayı ve evreni idrak etmeye, anlamaya ve her şeyden önce kendimizi tanımaya götürür. Zira, “Kendini bilen rabbini bilir” der bir Bilge kişi. Bu çok anlamlı ve iddialı bir sözdür. Parçacı yaklaşımla değil, Bütünsel Yaklaşım metodolojisiyle İnsanın kendisini bilmesi demek; fizyolojik, biyolojik, anatomik, psikolojik, sosyolojik ve benzeri tüm fonksiyonları bilimsel manada bilmesi, bu bilim dallarının arka planını, hikmet yönünü anlaması, bu alanların birbirleriyle olan ilişkilerine vakıf olması demektir. Bu bilim dallarını bilmek, aralarındaki ilişkileri Kavli ve Kevni ayetlerin manzumesi çerçevesinde anlamak ve aralarındaki o muazzam nizamı-ahengi ve intizamı idrak etmek ne büyük bir lütuf! Bu bilimlere vakıf olan kişi hem haddini, hem kendini hem de Rabbini bilir.
Geçmiş-Gelecek Bütünlük Yaklaşımı; özümüzü, esasımızı yani içinde yaşadığımız an’ı imar ederken, geleceğimizin de sağlam temeller üzerine inşasını ve imarını sağlamış olur.