Sahih akıl; düşünür, analiz eder, sorgular, tetkik eder ve tasavvur dünyasındaki objeyle Yaratıcı arasında varoluşsal, aktif, etken, etkin ve aktüel bağlar kurar. Bu yönüyle sahih akıl, selim akıldır. Selim akıl, “göz” fonksiyonunu icra ederken, Vahiy de “ışık” işlevini yerine getirir. Işığı olmayan bir gözün hiçbir fonksiyonu olmadığı gibi, görme duyusundan mahrum bir “göz”e de ışığın yararı olmaz. Dolayısıyla, Göz ve ışık birlikte anlamlıdır.
Aklı inşa eden tasavvurdur. Ağacın tasavvuru, tohumudur. Fizyolojik varlığımızın tohumu, genlerimizdir. Bu bakımdan genlerimiz, Fizyolojik varlığımızın düşünce bağlamında tasavvurudur.
Akıl, Arapça bir sözcük olup, “iki şeyi birbirine bağlayan bağ” şeklinde tanımlanır.
Tasavvur, aklı inşa derken; akıl da insan şahsiyetini inşa eder.
Sahih akıl ve Vahiy birlikte, Varlık dünyasının tüm olgu ve olaylarını analiz etmede ve hayatı anlamlandırmada yegâne perspektiftir. Bu perspektifle her şey, yaratılış fıtratına ve formatına uygun tarzda dizayn edilir
İ.Fazlıoğlu, “Kadim kültürümüzde bilgi/ilim, aklın ibadeti olarak kabul edilir. Nasıl ki ibadetin sahih olabilmesi için temizlik/taharet zorunlu ise bilginin de sahih olabilmesi için aklın temiz olması gerekir. Aklın tahareti ise ahlaktır; dolayısıyla temiz/tâhir olmayan bir aklın ürettiği bilgi, tür olarak hem insana hem çevreye zarar vermeye mahkûmdur. Bu nedenle, hem iyiyi hem de doğruyu beraberce kuşatan güzeli ancak ve ancak insan-ı selim yani edepli, haddini bilen insan üretebilir. Çünkü kadim kültürümüzde terbiyenin en üst amacı kalb-i selim, talimin en üst amacı akl-i selim, edebin en üst amacı ise zevk-i selimdir. Bu üç selime sahip kişi, zarif kişidir; zarif, zarafet sahibi kişi ise alim olduğu kadar ariftir; bildiği kadar tanır, tanıdığı kadar da güzeli eyler” diyerek sahih aklın inşa ettiği kişiyi tasvir eder.
Hiç kuşkusuz, evrende en değerli varlık insandır, insanda ise en değerli şey akıldır. Bilme, ölçme ve değerlendirme yetisine sahip olan akıl; sahih, temiz olması durumunda üreteceği bilgi/ilim de o derece yararlı ve doğru bir istikamet göstereceği muhakkaktır.
Düşünürler, Hikmet ehli, Bilginler, Alimler ve Arifler sahih aklın fonksiyonlarının farkında olarak ve bu fonksiyonları kullanarak; insanlığın istikametini, yaratılış fıtratına uygun tarzda tanzim ederek, hayatın anlamlı olmasını sağlayarak, bizlerin önünü açmakta ve farkındalığı söylem ve eylemde bizlere göstermektedirler.
İçinde yaşadığımız toplumun anlam-değer dünyasını kavramak için kadim medeniyetimizin temel değerlerini, kodlarını; bilmek, solumak ve bu doğrultuda bir hayat inşa etmek gerekmektedir.
Akl-i selim, kalb-i selim ve zevk-i selim’i esas alan bir perspektifle zarafet sahibi; alimleri, arifleri ve hikmet ehli bilginleri yetiştiren toplumlar; geleceğe dair planları, programları ve projeksiyonları olan toplumlardır. Böyle bir toplumun inşası için gayret göstermek durumundayız.
Aliya İzzetbegoviç, “Hayat, inanan ve salih ameller işleyenler dışında hiç kimsenin kazanamadığı bir oyundur” diyerek insanlığın önüne gerçek hayatı yaşama kılavuzunu ortaya koymuştur. Bu kılavuz çerçevesinde hayatımızı inşa ederken, birbirleriyle kopmaz bağlarla bağlı iki parametreye dikkat çekmiştir. Bu iki parametre, iman ve Salih amel şeklindedir. Dolayısıyla sahih ve temiz bir aklın ürettiği bilgi/ilim ile elde edilen iman ve salih amel, hayata anlam veren ve katma değer katan ikilinin birlikteliğidir
Selim bir akıl ve kalp gözü açık bir basiretle hayatı inşa etmek, hayatı anlamlı kılar.