Sağlıkta nasıl ki, koruyucu hekimlik, hastalıktan önce sağlığı korumanın, sağlıklı yaşamanın yol ve yordamını öğretiyorsa; Pozitif Psikoloji de insanların karakterlerinin olumlu yönlerini, erdemlerini, güçlü yanlarını merkeze alan, onları geliştirmenin yöntemlerine dair çalışmalar yapan bir dal olarak ortaya çıkmıştır.
Günümüz dünyasında, bu hız ve haz çağında en çok ihtiyaç duyulan şey, ruh sağlığımızı korumaktır. “İyi yaşam nedir?” sorusunun cevabını aramaktır. Bu bağlamda hayatı yaşamaya değer kılan temel prensipleri arayıp bulmak, “Endişe, korku, öfke, keder” gibi olumsuz duygular, bizi tutsak etmemeli. Onlarla tanışmak, yüzleşmek, onlardan işimize yarayanı öğrenmek, onlara mahkûm değil hâkim olmak, bu olumsuz duygulara karşı “hamd, şükür, diğergâmlık, cesaret ve ümit” gibi olumlu duyguları kuşanmak, sahip olduğumuz değerlerin farkında olmak, farkındalığı çoğaltmak gibi anlamlı bir hayatı inşa etmek durumundayız. Zira, “ Anlamlı bir hayat, iyi bir hayatın asıl çekirdeğidir.” Bu çekirdeği büyütmek, gıdasını vermek hayata bir anlam katar. İnsanların özünde var olan erdemleri harekete geçirmek ve ahlakı merkeze alan yaşamı inşa etmek, hayatı anlamlı kılmanın yegâne yöntemidir. Aristo, erdem eksenli bir hayatın yaşanmaya değer olduğunu savunurken; Sokrat, sorgulanmış bir hayatın yaşanmaya değer olduğunu savunmuştur. Zira, sorgulanmamış bir hayat; hem anlamlı bir hayat değildi hem de sorumluluktan uzaktır.
Bir hikaye anlatılır: Padişaha iki yavru şahin armağan edilir, biri büyüdükçe yaman bir avcı olurken, öteki tünediği daldan havalanmayan, yemi suyu ayağına götürülen bir saray kuşu olup çıkar. Padişah bu şahin bozmasını eğitmesi için ehil birinin bulunmasını emreder. Gelen adam, pek kısa zamanda şahinin diğeri kadar yükseklere uçmasını sağlar. Padişah bunu nasıl yaptığını sorduğunda, “sadece tünediği dalı kestim, der”. Bazen dayanaklarımızı yitirebilir, kayıplarımız olabilir, bulunduğumuz makam ve mevkii kaybedebiliriz. Bütün bu olumsuzluklar, bizlere yeni fırsatlar, yepyeni imkânlar sağlayabilir. Unutmayalım ki, “Bütün kolaylıklar, zorluklar tarlasında ekili birer tohumdur.”
K.Sayar, Pozitif Psikoloji kurucularından Martin Seligman’ın PERMA olarak özetlediği formülünü aktarır:
“(P) Pozitif duygular: Hayatla ilgili taşıdığımız güzel duygular
(E) Engagement-Katılım: Dünyada aktif bir sorumluluk alarak, kötü bulduğumuz bir şeyi onararak iyiye çevirmek.
(R) Relationships-İlişki: Derin, kalıcı, bozulmayan, menfaate dayanmayan, yardımlaşma ve dayanışma ilkesine dayanan ilişkilerdir. (Hardvard üniversitesinde yürütülen uzun erişimli bir erişkin gelişme çalışmasında hangi insanların daha sağlıklı olduğu araştırılmış ve iyi sosyal ilişkiler kuran insanların daha sağlıklı olduğu ortaya çıkmıştır.)
(M) Meaning-Anlam: Hayatımızı hangi anlam doğrultusunda yaşıyoruz? Sadece kendimiz için mi, yoksa daha ulvi bir anlam için mi yaşıyoruz?
(A) Accompolishment-Başarı: Hayatta bir şeylere muktedir olma hissi. İnsanlar bazen kendini kapana kısılmış hisseder. İnsanlar kendi iradelerini ortaya koyabildikleri zaman, hayattan aldıkları tatmin ve huzurları daha uzun süreli oluyor.”
Hayatı anlamlı kılan farkındalık ve sorumluluktur. Farkın farkına varmak insana has bir meziyettir. İnsan yaşadığı âlemde hayatını anlamlı kılmak için; iç dünyasıyla, dış dünyasıyla, evrenle barışık olması; Kendisine, Rabbine, insanlara, tabiata ve bütün bir varlık dünyasına karşı sorumluluklarının farkında olması ve bu farkındalığı hayatına taşıması gerekmektedir. Kızılderililerin, “Dünyayı atalarımızdan miras almadık, çocuklarımızdan ödünç aldık” veciz sözü, gelecek nesillerimize karşı sorumluluklarımızı en güzel şekilde ifade etmektedir.