Hayat bize hiçbir zaman istediğimizi vermez. İstediğimiz hiçbir şey olmaz aslında . Olan sadece olması gerekendir yani nasip dediğimiz şeydir. Bir söz vardır “bir ömür boyu koşarsın yetiştiğin sadece nasibindir…” Demek oluyor ki ne kadar çabalarsan çabala senin değilse sana gelmez ya da tam aksine çabanın bir önemi yoktur istediğin şey sana aitse zaten seni bulur. Evet nasip diye bir şey vardır ki onu değiştirmek imkansızdır, buna kimsenin gücü yetmez. Ancak ve ancak yazan değiştirebilir. Peki ya isteğimiz nasipten de güçlüyse, hayalimiz nasipten öteyse? Sanırım hayat kelimesinin karşılığı sınav demektir. Ve sınav sonucumuz nasıl olursa olsun nasiptir : Geçemediğimiz sınav, kabul edilmediğimiz işler, terk ettiğimiz hayaller, yarım kalmış planlar ve hala sindiremediğimiz binlerce şey… Aslında açılan her kapıyı nasıl büyük sevinçle nasip diye yorumluyorsak kapanan her kapıyı da isyan ile değil de yine aynı sevinçle nasip diye yorumlamalıyız. Her ne kadar böyle bir anlayış benimsemeye çalışsak da kimi zaman kalbimiz buruk olur. Çünkü aklımız gerçekleşmesi mümkün iken gerçekleşmeyen hayallerde kalır ve her zaman keşkelerle, şöyle yapsaydım böyle olurdu diye diye ruhumuzu çürüterek tüm suçu nasibe atmışızdır. Kim bilir çoğu zaman şu nasibe kinlenmişizdir. Peki siz , şu hayalim gerçekleşmiyorsa , bu isteğim olmuyorsa, çaldığım her kapı yüzüme kapanıyorsa o zaman benim nasibim nedir, hangisidir , ne zaman gelecek , uzun zamandır beklediğim gelmesi için çabaladığım, gerçekleşmesi için benliğimden ödün verdiğim bu nasibim nerede diye soruyor musunuz? Bana sorarsanız evet ben bunları soruyorum. Yüzüme kapanan her kapının ardından, geri çevrildiğim girişimliklerden ve olmayan bütün her şeyden sonra soruyorum. Bu da mı nasibim değildi? Evet bu da nasibim, nasibimiz değilmiş demek. Ama önemli olan herkese ve her şeye rağmen o nasibe ulaşabilmek için harcanması gereken çaba, pes edilmeyen mücadele, yorulmaksızın verilen emek… Belki hayallerimiz dediğimiz ama kelime anlamıyla olan nasibimiz, bir kapı aralığı kadar yakın sadece itmek gerek belki de üst üste kilitlenmiş kapının ardında büyük bir uğraşa ihtiyaç duyup o kapıyı açmak için emek vermek gerekir. Şunu fark ettim ki yere düşmeye devam eden insanların sandığımızın aksine güçlü olmaları. Her ne kadar düşmeler başarısızlık gibi görünse de aslında incelmiş bir halata düğüm atmak gibidir. Çünkü düştükleri zaman tekrar ayağa kalkma gücü bulmuş ve ne kadar düşerlerse düşsünler her seferinde daha güçlü bir kalkış yapmışlardır. Marifetin düşmekte oldukları değil ,tekrar tekrar o zeminden kalkmalarını bilmeleridir. Evet fark ettiğim çok şey var, biz insanların sadece gördüklerimizle yetinmemizi mesela. Oysa ki gördüklerimiz yani gözlerimiz de bizi yanıltır. Hiçbir insan olduğu gibi görünmeyip ve hiçbir şey de olduğu gibi değildir. Ne yapılırsa yapılsın her zaman bu görünmeyen şeylerden öte hak yenilmiş ve yenilecektir. Bu hak emek, çaba ya da başka bir şey niteliğinde görmezden gelinerek yeniliyor. Ve şu da unutulmamalı ki her yenilen hakkın bir ahı olacaktır. Konumuzu nasiple ilgili son birkaç cümle ile bitirirsek , olması gereken tek şey tüm olumsuzluklara rağmen nasibine ulaşman ya da nasibinin sana ulaşmasıdır. Her geleni nasibin, her gideni kaybın sanma.