Değerli dostlarım. 3 Aralık tarihi dünya engelliler günü olarak tüm dünyada kutlanmaktadır. Engelli insanların sorunlarına çözüm bulmak ve karşılaştıkları zorlukları minimize etmek hedeflenmektedir. Bu elbette ki değerli ve bireyler adına sevindirici bir davranıştır. Bunun için emek ve gayret sarf eden tüm duyarlı insanlara huzurunuzda şükranlarımı sunarım.
Dostlarım ancak bugün sizinle paylaşmak istediğim husus şudur. Gerçekten engelli birey kimdir? Veya engelli kavramı kimleri kapsamaktadır? Sanırım hepiniz bu konuda genel tanım olan “doğuştan veya sonradan meydana gelen hastalıklar veya kaza sonucu oluşan sakatlıklar (vücudun görsel / işlevsel/ zihinsel/ ruhsal farklılıkları) öne sürülerek, toplumsal/ yönetsel tutum ve tercihler sonucu yaşamın birçok alanında kısıtlanan, engellerle karşılaşan kişi demektir.” Tanımını duymuşsunuzdur. Evet yaygın olarak engelli kişilerden bu durumdaki bireyler kas edilir. Zira engel durumlarına göre bazen kendi istediği yere gidemez, görmek istediği doğayı veya olayları hakikatiyle göremez, almak istediği eşyayı alamaz bazen de evden çıkamaz. Sürekli başkasına muhtaç olabilir. Ancak dostlarım ben engelli kavramının gerçek mahiyetinin bu olmadığını hayatın amaç ve gayesi perspektifinden bakıldığında asıl engellinin bedensel bir durumla karşı karşıya olandan ziyade ruhsal ve davranışsal eksikliklerle dolu kişilerin gerçek engelli olarak tanımlanması gerektiği kanaatindeyim.
Evet hayatın ve yaratılışın anlam ve gayesine baktığınızda sanırım siz de bana hak vereceksiniz. İsterseniz gelin küçük çaplı bir karşılaştırma yapalım. Böylece toplum ve varlık alemine sundukları katkı açısından hangilerinin daha avantajlı ve yararlı olduğunu görelim.
Eli tutmayan bir engelli harama el uzatamaz. Eliyle kimseye zulmedemez parmak sallayamaz. Ancak eli olduğu halde elini harama uzatan, insanlara, canlılara ve kendisine zarar veren milyonlarca el sahipleri vardır. Ayağı olmayan veya yürüyemeyen bir engelli harama gidemez, karıncaları dahi ezemez, böbürlenemez ve istese de kimsenin omuzlarında yükselemez. Ancak ayakları altına alabildiği insanları ezen, ayaklarıyla harama bizzat giden ve böbürlenen milyonlarca ayağı sapasağlam insanlar vardır. gözü görmeyen bir engelli istese de harama bakamaz, maruz kalınan çıplaklık ve ahlaksızlığa bulanamaz ve insanlık adına utanç verici olaylara şahit olamaz. Ancak gözlerini harama bekçi eden, her türlü ahlaksızlığa isteyerek veya istemeden maruz kalan, komşunun namusuna göz diken insanlara kem göz ile bakan milyonlarca göz sahibi insanlar vardır. kulağı duymayan dili olmayan ve bu nedenle de hakkın konuşulamadığı dedikodu ve iftiranın başını alıp toplumu kuşattığı bu günde konuşamayan ve konuşulanları duyamayan engelliler varken diğer yandan dili ve kulağı sürekli boş laflara ve dedikoduya alet olan, dili olduğu halde hakikatleri savunamayan ve hakikate kulak vermeyen milyarlarca sözde engelsiz insanlar vardır.
Dostlarım! Şimdi soruyorum size engelli olduğu için dahi olsa harama bulaşmayan kötülüklerden uzak kalan ve topluma zararsız olan bu insanlar mı topluma daha faydalı ve Allah katında daha değerli yoksa eli ayağı tutan gücü yerinde olup bunlara güvenerek ve destek alarak fakirleri ezen hak yiyip hakkı dinlemeyen ve elini gözünü kulağını haramdan sakınmayan mı topluma faydalıdır?
Emin olun ki kendi halinde yaşayıp topluma ve etrafına zararı olmayan insanlar bedensel sağlığa rağmen ruhsal açıdan çöküntü içinde olan ve etrafına tehlike saçan ne kendisine ne de etrafına faydası olmayanlardan hem Allah katında hem de insanlar nezdinde daha değerli ve faydalıdır. Yüce Allah bizi hem ruhsal hem de bedensel tüm eksikliklerden muhafaza eylesin. Sağlıklı günler diler hepinize saygılarımı sunarım
farklı bir bakış açısı... elinize sağlık rabbim ruhsal engelli olmaktan korusun hepimizi...