İslam, yardımlaşma esası üzerine kurulmuş, bu çerçevede Müslüman kendi dindaşının hacetini kendi hacetine tercih etmiş, vakıf tavsiyesiyle yardımlaşmayı bütün İslam alemine teşmil etmiş, vakfü’lzürriye, (akrabaya vakıf) vakfı amme, (bütün millete vakıf) vakf-ı has, (hususi yer ve şahıslara vakıf) gibi üç çeşit vakıflarla bütün Müslümanlara genel yardımlaşmayı aşılamıştır. Müslüman’daki bu yardımlaşma ruhu canlı olduğu zaman Müslüman, kimliğiyle ittifaka mazhar olmuş, birlik beraberlik, müsavat vasfını sahiplenmiştir.
Vakıf dışında yardımlaşma çeşitleri pek fazla olduğu halde üç örneği beyan ederim.
1. Hayatta yardımlaşma, kardeşinin hayatını kendi hayatına tercih etme örneği. Şöyle: Yaralıların bulunduğu Yermük harp meydanında bir avuç su bulunuyor, İkrime bin Ebu cehil, Haris bin Hişam, Süheyl bin Amir üç sahabe susuzluktan şehit oluyorlar. Önce su İkrime’nin eline düşmüş içmek isterken Süheyl’in suya baktığını fark etmiş, suyu ona vermiş, Süheyl de Harisin suya baktığını görmüş suyu ona iletmiş, hulasa her biri su içmeden arkadaşına vermiş, netice su oracıkta kalmış her üçü su içmeden şehit olmuştur.
2. Bir kadın Resulullah’a bir libas kendi eliyle dikmiş, Resulün (sav) yanında bir sahabı, libas çok güzel diye imrenmiş, Resul (sav) O libasa muhtaç olduğu halde giymeden adama göndermiş. Sahabeler adama itap ettiklerinde, adam libası giymek için değil, kendisine kefen olmak için istediğini söylemiş, gerçekten ona kefen olmuştur.
3. Resulullah (sav) Aşari kabilesinin kendi mallarını aralarında eşit paylaştıklarından dolayı “ben Aşarileri bu paylaşımdan ötürü severim” demiştir. Hakka namzet ol.