Kuran insanlık için ve hasetsen Müslüman için maddi manevi müderris ve mürşit mesabesindedir. Onun muhtevası Müslüman”ın dünya ve ahiretini imar etmekte, Müslüman’ın mutluluğu için hükmüne tabi olmasını tavsiye etmektedir. Evet, kuran hâkimiyet faslında der ki “ ey iman edenler Yahudi ve Hıristiyan’ı kendinize amir, hâkim kılmayın, onların boyunduruğuna girmeyin, ancak onlar birbirine dostlar, sizden kim onları kendine hâkim kılarsa onlardan olur.” (Maide 51) kuran bu çeşit insanlarla ticaret, içtima, komşuluk gibi ilişkileri serbest bırakır ama onlara Müslüman üzerinde hâkimiyeti yasaklar.
Esefle derim ki biz bu gün kuranın bu tebliğine uymadık onları ülkelerimizde kendimize hâkim kıldık, hâkimiyeti bizden aldılar, içimize girip dünyanızı da ahiretinizi de bizden çaldılar. İçimize girip bizi bizle dövüştürerek uzaktan şerri seyir ettiler, ediyorlar. Kuranın bu uyarısına uymadığımız ın zararını bu gün İslam coğrafyasında canlı olarak görüyoruz, Yahudi ve Hıristiyan’ın Müslüman’a karşı ittifakını, müşahede ediyoruz, görüyoruz.
Üstat Bediüzzaman kuranın emrine uymanın Müslüman için gerekli olduğunu ifade ediyor ve mücadelesini sürdürüyor.
Evet, Üstat Hazretleri, hicri 1316 / miladi 1896 tarihinde Van valisi Tahir paşanın konağında ikamet ederken mezkûr tarihte, o zamanın gazetelerinde haber olarak çıkan İngiliz sömürgeler bakanı Giladisuton’un avam kamarasında Kuran hakkındaki o meşhur hain konuşması şu: Bu Kuran İslamların elinde bulundukça, biz onlara hâkim olamayız. Ne yapıp yapmalıyız bu Kur'an'ı onların elinden kaldırmalıyız." Tahir Paşa gazeteyi getirerek Üstada gösteriyor. "
Üstat, da bu hainine planın dehşetiyle ciddi manada sıkıntı çekmiş ve hayatının istikametini ve hedefini ortaya koyacak olan “Ben Kuran’ın sönmez ve söndürülmez ebedi bir mucize olduğunu ve müsüman’ın ona uyması gerektiğini dünyaya ilan edeceğim.” diyerek programına başlamıştır. Hakka namzet ol.