Değerli dostlarım! Uzun bir aradan sonra tekrar sizinle olmanın mutluluğunu yaşamaktayım. Sizlerle daha önce de olduğu gibi temelde toplumsal ihtiyaçlarının sorunların çözümü ve buna dair önerilerimi paylaşmaktayım. Bugün de hem bizim adımıza hem de dünya tarihi adına çok önemli bir dönüm noktasından geçmekteyiz.
Kıymetli dostlarım! İnsanlık tarihi maalesef savaş ve acılarla dolu bir geçmişe sahiptir. Bu belki de doğanın kanunudur. Ancak bizi diğer canlılardan ayıran en önemli husus ise birbirimizin acısını hissetmemizdir. Bugün maalesef gerek Rusya-Ukrayna gerekse de Filistin-İsrail arasındaki çatışmalar yine insanlık tarihinde şahit olduğumuz vicdanları yaralayan sahnelerdir. Başta da belirttiğimiz gibi insanların barış içinde yaşaması arzumuz olsa da realite buna aykırıdır. Zira tarih insanlar arası savaşlarla doludur. Ancak bir insan olarak bizi en çok yaralayan husus ise savaşlarda herhangi bir suçu veya etkisi olmamakla birlikte canları ve gözyaşlarıyla bedel ödeyen masum çocuklar ve sivillerin maruz kaldığı hazin durumdur.
Kıymetli hemşehrilerim, bizler insanız ve bunun ötesinde de Müslümanız. Bizim vicdanımıza ve imanımıza göre her şeyin bir ölçüsü ve ilkesi olduğu gibi kavganın ve savaşın da belli bazı ilkeleri vardır. Nitekim uluslararası hukuk da savaşta başta çocuk ve yaşlılar olmak üzere sivillere, sivil amaçlı kullanılan yapılara ve binalar, şehirlerin alt yapılarına ve mabetlerine karşı saldırıları savaş suçu saymıştır. Ancak maalesef son dönemde yaşanan İsrail saldırılarında bu tür ilkelerin İsrail ordusunca hiç tanınmadığı hatta askeri unsurlardan çok sanki sivillere ve kutsallara savaş açmışçasına davrandığını görmekteyiz. İşin acı veren tarafı ise her platformda ve konuşmalarında insan hakları, çocuk hakları ve kadın haklarından bahseden sözüm ona medeni olan Avrupa ve Amerika toplumlarının da buna için için sevinerek izlemesidir. Tüm bunların ötesinde ise tarifi imkânsız acı ve utanç veren biz Müslümanların çaresizce izlemesidir. İşin üzücü tarafı ise Müslümanların bu çaresizliğinin sebebinin ise fakirlikleri değil de kendi aralarındaki değersiz ve gereksiz anlaşmazlıklarıdır.
Dostlarım! Biz Müslümanların anlaşmazlıkları maalesef o kadar da derinleşmiş ki bize yönelik batı dünyasınca toplu saldırılara maruz kaldığımız zamanlarda dahi birlik olamıyoruz. Aynı acıyı tarif edemiyoruz. Maalesef acıları tasnif edebiliyor ve acı çekenler arasında farklı yaklaşımlar sergileyebiliyoruz. Hâlbuki biz insan olarak dünyanın her yerindeki çocuğun gözyaşına üzülmeliyiz. Ukrayna’da bombalanan çocuğa üzüldüğümüz kadar Filistin’deki Rojava’daki çocuklara ve sivillere de üzülmeliyiz. Filistin’deki çocuğun ve kadının feryadından ürperen tüylerimiz eğer Rojava veya Ukrayna’daki çocuğun çığlığını hissetmiyorsa samimiyetimizi sorgulamalıyız. Yüce Allah bu dünyada çocuklara, masum kadınlara ve sivillere ilişen, zarar veren veya eziyet çektiren tüm zalimlerin kalbine hidayet versin. Hidayet olmayacaklar ise de hepsine kahhâr adıyla muamele etsin. Nice huzur ve barış dolu bir dünyada görüşmek dileğiyle hepinize selam ve hürmetlerimle…