Çalışma hayatına başladığım ilk yıllarda her ne iş yaparsan yap en iyisini yap ilkesiyle ve de memuriyet sorumluluğun bilinciyle hareket edince amirlerim, İstanbul'da bir seminerde beni görevlendirerek bu davranışlarımı taltif ettiler.
Daktilonun başında oturmuş harıl harıl çalışıyorken müdür yardımcısı elinde bir A4 kağıdıyla odaya geldi. Kağıdı bana uzatarak, “Alın, görevlendirme yazınız.” demesiyle Ali Beyin gözleri fal taşı gibi açıldı, “Müdürüm kıdemli personel varken seminere çömez gönderilir mi? Şubenin tüm işlerini de hem ben yapıyorken.” dedi. Müdür yardımcısı kaşını çatarak,
“Üstat Ziya Paşa’nın dediği gibi aynası iştir kişinin lafa bakılmaz.” deyip konuşmasına devam etti. “Hem seminer de seninle alakalı değil ki...” Ali Bey,
“Olsun, ben gider öğrenir gelir öğretirdim.” dedi. Müdür yardımcısı “Ama bu kadarı da olmaz.” anlamında başını sallayıp odadan çıktı.
Odada altı kişi kalıyorduk. Emsaldik. Yani kimse kimsenin astı ya da üstü değildi. Sadece Ali Bey yaşça bizlerden büyüktü ve daha kıdemliydi. Yazılı bir emir de yoktu ama şube amiri ara ara “Benden sonra amiriniz Ali Beydir.” derdi.
Günler sonra, bir sonraki gün seminere gideceğim diye hazırlık yapmak için birim amirimden izin aldım ancak Ali Bey, “Şu işleri yap bitir ondan sonra git.” dedi. Sözde izin almıştım. İşleri bitirmem öğleden sonrayı buldu. Hem zihnen hem de bedenen öyle yoruldum ki eve gittiğimde de hazırlık yapacak gücüm hiç kalmadı. Oysa o işlerin bir ivediliği de yoktu.
İş yerlerinde bu üslupla davrananlar olunca zeki, çalışkan birçok genci işten soğutuyor, çalışma hayatında yol almasını engelliyorlar.
Ali Bey, bir şey öğretirken karşısındaki anlamasın diye çok karmaşık anlatırdı. Sonra da, “Bunların kafaları nerede? Bunları anlamıyorum, bunlarda kafa yok, yok, anlamıyorlar, yapamıyorlar, beceremiyorlar işte.” diye söylenirdi. Birbirimize destek olmak varken birbirimizi yıpratmanın, hayatı böyle zorlaştırmanın gereği var mı? Oysa hepimizin davası bir, yaşam mücadelesi farklıdır.
Hepimizin davası onurlu bir şekilde yaşamımızı idame etmek değil midir? O halde neden birbirimize hayatı böyle zorlaştırıyoruz?
Bu gibi durumların önüne geçebilmek için amirler zaman zaman odaları dolaşıp çalışma ortamı gözlemlemeliler. Kimin ne iş yaptığını, nasıl bir ortamda çalıştığını görmeliler. Personelin geleceği, bir kişi ya da bir kaç kişinin inisiyatifine bırakılmamalı. Aksi takdirde böyle durumlara maruz kalan personelin çalışma şevki kırılıyor, tembelliğe alışıyor, ya da sağlığı bozuluyor.
Hepimizin yoluna hayatı kolaylaştıracak güzel insanlar çıksın.