Daha Ramazan ayının birinci gününe girerken bu köşede “Silahlanmaya hayır” başlıklı bir makale yazmış ve Batman’ın bu açıdan giderek silahlandığına dikkat çekmiştim. İnsanın canını yakan, yaralayan, ya da öldüren her alet sakıncalıdır ve bunları kullananlara gerekli cezalar verilmelidir.
Ramazan ayı başında kaleme aldığım yazı aslında anlamlıydı. Çünkü mübarek bir aya giriyor ve dinimiz gereği herkesin herkese hoş görü ile bakması gerekiyordu. Bu açıdan hiç değilse bu ayda ortamın sakinleşmesi gerektiğini ve kimsenin silaha sarılmamasını öneriyordum.
Birileri sanki benim yazıma inat, bu ayın ilk haftasında silahlara sarıldı ve insanları öldürmeye başladı. Ramazanın başlamasından bu yana 4 kişi hayatını kaybetti, birçok kişi de yaralandı. Yaşananlar herkesi üzüyor ama bunları önlemek için de kimsenin elinden bir şey gelmiyor.
İntiharları anlarız ama cinayetlerin peş peşe gelmesi çok doğru bir hareket değildir. Bilindiği üzere geçen hafta yaşanan intihar olayında yine bir vatandaşımızı kaybetmiştik. İntiharlarla ilgili tespitim net ve açık. Eğer intihar eden 30-50 yaş arası esnafsa mutlaka tefecilerin eline düşmüştür ve çıkar yol bulamadığı için son çare olarak intiharı seçmiştir.
Yine Ramazan ayının başında Batmanlı bir AVM sahibinin 200-300 milyon lira borçlanması nedeniyle işyerlerini kapatıp ortadan kaybolduğunu belirtmiş ve tefecilerin ocak söndürmeyi sürdürdükleri vurgusunu yapmıştım.
Bunun dışında, konumuz olan “Silahsızlanma” bize tersini gösterdi ve mübarek ayın ilk haftasında 3 kişi silahla vurularak öldürüldü. Şafak mahallesinde öldürülen gençten sonra 3 gün önce de Kuyubaşı TOKİ civarında bir kişi eşi ve onunla mesajlaştığını iddia ettiği kişiyi parka çağırarak ikisini de öldürmüştü.
Bunun dışında yine haftanın ilk günü olan Pazartesi günü başka bir haberle uyandık. Bu kez Kıbrıs Şehitleri bulvarı üzerinde bir kişi silahla vurulmuş olarak arabada bulundu. Ağır yaralanan kişi hastaneye kaldırılarak tedavi altına alındı.
Bir hafta içinde 4 kişi silahla vurulduysa bu basit bir şey değildir. Cinayet işlemeye karar verenler, hasımlarını ortadan kaldırmayı planlayanlar, intikam almaya çalışanlar silahları nasıl ve nereden buluyorlardı?
İşte bunu iyi analiz edip üzerinde durmamız gerekir.
Hepimiz darbelere karşıyız ama o dönemlerde yaşanan bazı şeylerin de gerekliliğine inanıyoruz. Sıkıyönetimler zamanında yetkililer bir sabah vakti cemselerden sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini, kimsenin dışarı çıkmaması gerektiğini söyleyerek evlerde silah araması yapılıyordu. Ve bu aramalar sonrasında hatırı sayılır oranda yüzlerce çeşit silaha el konuluyor, sahipleri hakkında yasal işlemler yapılıyordu.
Silah ticareti yıllar öncesinden vardır ve var olmaya da devam edecektir. İnsan hayatını sonlandıran veya sakat bıraktıran bu silahların herkesin eline ulaşmaması için devletimizin biraz daha sıkı tedbirler alması ve silaha karşı caydırıcı önlemler alması şarttır.
Eğer ruhsatsız silah taşıyan veya bulunduranlar yakalanırsa bunlara daha fazla ceza verilirse mutlaka bu işte caydırıcılık olacaktır. Ancak silah tacirlerinin rahatlıkla her yere ulaşmaları ve vatandaşlara temin etmeleri de ayrı bir sorundur.
“Silahlanmaya hayır” başlıklı yazımda Batman Valisi ve Emniyet müdürünün özellikle taşıma ruhsatı bulunan kişileri yeniden gözden geçirip bir kısmını elemeleri, kademeli olarak da silah ruhsatı verme işini azaltmalarının faydalı olacağını belirtmiştim.
Yazımda söylediğim gibi, taşıma silah ruhsatı alabilmek için her koşulu yerine getiren, hatta işlerini değiştirenler bile mevcutken, bunların iyi araştırılmasının gerektiği de unutulmamalıdır. Biz Batmanda cinayet, yaralama, intihar gibi şeyleri istemiyoruz ve bunların önlenmesi için de yetkililerimizi daha duyarlı olmaya davet ediyoruz.
Sonuçta bunun hiçbir şekilde kazançlısı yoktur.
Vuran ömrünü cezaevinde çürütürken, vurulan da toprağın altına giriyor. Onun için silahtan uzak durursak, kendimizin ve çocuklarımızın eğitimini ne kadar arttırırsak yanlışlardan o kadar uzak durup daha huzurlu bir hayat yaşayacağız.
Silahlanmaya hayır!!!
Hoşça kalınız.