İslâm’ın beş şartından biri olan zekat, namaz gibi belli şartları olan bir ibadettir. Hangi mallara zekat düşeceği, miktar ve ölçüsü, fıkıh kitaplarımızda detaylı bir şekilde izah edilmiştir. Biz bu yazımızda zekat verirken dikkat etmemiz gereken bazı hususları ele alacağız inşallah.
Zekât veren kişi, verdiği malın kendisine ait olmadığının bilinciyle zekat vermelidir. Cenab-hak Zariyat suresi 19. Ayette “ Mallarında muhtaç ve yoksullar için bir hak vardı” buyurmuştur. Yani sahip olduğumuz malda fakir ve muhtaçlar için belli bir hak vardır. Müslüman, Allah Teâlâ’nın kendisine verdiği her şeyde sadece kendi çoluk çocuğunun hakkı olduğunu kabul etmez, aksine “ bizim şu mallarımızda, yardımımıza muhtaç olan her Müslümanın hakkı vardır derler”. Bu bilinçle hareket eden bir Müslüman yaptığı iyiliğin karşılığında teşekkür dahi beklemez. Zira kendisine ait olmayan malı sahiplerine vermiş olduğunu bilir.
Zekât verirken minnet etmemek. Allah verdiğimiz zekatın karşılığını malımızı çoğaltarak dünyada, cehennemden uzak tutarakta ahirette karşılığını verecektir. Bu sebeple verdiğimiz zekâtla bir beklenti içerisine girmek, karşımızdakini küçük düşürücü, rencide edici tutum ve davranışlardan bulunmak uygun değildir. Eğer dikkat edilmezse verdiğimiz sadaka ve zekatların hayrından mahrum kaldığımız gibi günaha da girmiş oluruz. Ayeti kerimede “Mallarını Allah yolunda harcayan, sonra da harcadıklarının arkasından başa kakıp incitmeyenler için rablerinin katında özel karşılık vardır. Artık onlar için korku yoktur, onlar üzüntü de çekmeyeceklerdir. İyi sayılan bir söz ve bir bağışlama, arkasından eziyet gelen bir sadakadan daha iyidir. Allah zengindir, halîmdir. Ey iman edenler! Allah’a ve âhiret gününe inanmadığı halde malını insanlara gösteriş yapmak için harcayan kimse gibi sadakalarınızı başa kakmak ve incitmek suretiyle boşa çıkarmayın. O kimsenin misali, üzerinde toprak bulunan düzgün ve yalçın bir kayadır; kayanın üzerine şiddetli bir yağmur yağmış, onu çıplak halde bırakmıştır. Bu gibilerin kazandıkları hiçbir şeyden istifadeleri olmaz ve Allah, inkârcı topluluğa hidayet vermez. ( Bakara 262, 263,264) buyurmuştur.
Zekât dağıtırken daha fazla kişiye ulaşsın mantığıyla zekatlarımızın miktarını düşürmek doğru değildir. Senede bir defa verdiğimiz Zekât, bir ailenin bir aylık mutfak masrafını dahi karşılamıyorsa zekâtın mantığını anlayamamışız demektir. Zekattaki mantık, verdiğimiz kişiyi fakirlikten kurtarmalı, yoksa her sene dilenci gibi eline üç beş kuruş iliştirmek değildir. Gerçekten fakir olduğuna kanaat getirdiğimiz kişilere iyi miktarda zekât verip rahatlatmamız gerekir. Örneğin evlenmek için borca giren bir fakire ihtiyacını karşılayacak kadar zekât toptan verilebilir. Borçlu olana borcunu ödeyecek miktarda zekât vermek doğru olandır.
Zekât hesaplarken ticaretini yapmadığımız ev, araba ve arsa haricinde, üzerinden hicri bir yılın (355 gün) geçtiği ve nisap miktarına ulaşmış bütün birikimlerimizi hesaplayıp, zekatı geciktirmeden muhtaçlara dağıtmamız gerekir.
Çalışmaya güç yetirmesine rağmen tembellikten ötürü çalışmayan kişiye asıl hak sahiplerinin hakkını zayi ettiğinden zekat verilmez.
Devlete ödediğimiz vergi, çalıştırdığımız işçilerin maaşları zekattan düşürülmez.
Nisap miktarı (en az 80,16 gram altını yada bu değerde) malı olup, borcu olmayan birine zekat verilmez.
Allah’ın rızasını kazanmak arzusuyla ve kalben mutmain olarak mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, yüksekçe bir yerdeki güzel bir bahçenin durumu gibidir ki, bol yağmur alınca iki kat ürün verir. Bol yağmur almasa bile ona çiseleme yeter. Allah, yaptıklarınızı hakkıyla görendir. ( Bakara 265)