SON DAKİKA
hava
Advert
Google News

“İHYAU ULUMİ’D-DİN” DE NAMAZ

Son Güncelleme :

2024-05-23 13:22:45

İmam Gazali'nin birçok eseri vardır. Ancak hiçbir eseri ihya kadar tutulmamış ve ihya kadar okunmamıştır. Bizde bu yazımızda ihyau ulumi’d-din kitabının birinci cildinde imam Gazali'nin namazla ilgili orijinal bazı tespitlerine yer vereceğiz inşallah.

  • Bilelim ki namaz dinin direği, kuşkudan uzak inancın dayanağı (Allah’a) yakınlaşma vesilelerinin ilki, ibadetlerin ışığıdır.
  • Allah Teâlâ tevhid dışında katında namazdan daha değerli olan bir ibadeti kullarına farz kılmadı. Nitekim eğer kendisini namazdan daha çok memnun edecek başka bir ibadet olsaydı melekler o tarzda ibadet ederlerdi. Oysa onlar arasında kimi rükû, kimi secde ederek, kimi ayakta kimi oturarak namaz kılarlar.
  • Namazda muhatap Allah’tır. Fakat namaz kılanın kalbi muhatabın farkında değildir; dili alışkanlık gereği hareket etse de kalbi gaflet perdesiyle örtülüdür.
  • Kişinin namazından ne kadarını bilinçli olarak yerine getirdiyse kazancının sadece o kadarıyla olacağı hususunda alimler ittifak etmişlerdir.
  • Bir kimse müezzinin sesini işittiğinde kıyamet günündeki çağrının dehşetini hissetmeli, dışını ve içini bu davete hemen icabet etmeye hazırlamalıdır. Çünkü bu çağrıya süratle icabet edenler, o büyük toplanma gününde de ilahi lütuf ve inayete çağırılacaklardır. Bu çağrı karşısında kalbimize bakmalıyız; eğer kalbimizin sevinç ve huzurla dolduğunu hissediyorsak, kurtuluş ve hüküm günü olan ahirette de bize müjdeler gelecektir. Bundan dolayı Resûlullah (s.a.v) namazı ve ezanı kastederek “onunla bizi sevindir ey Bilal!” demiştir. Çünkü Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namazla mutlu olurdu.
  • Namazda setri avret; bunun anlamı, bedenimizin ayıp yerlerini insanların göremeyeceği şekilde örtmektir. Bedenimizin dışı, insanların görebildiği yerlerdir. Ya Rabbimizden başkasının göremediği içimizdeki saklı gizli haller, iç dünyamızdaki çirkinlikler? Bunlardan da arınmamız gerekmez mi! Şunu kesinlikle bilmeliyiz ki hiçbir örtü bunları Allah’ın gözünden saklayamaz. Bunları ancak nedamet, haya ve Allah korkusu temizler.
  • İstikbal-i kıble; Namaza duran kimsenin yüzünü Beytullah yönüne çevirmesi anlamına gelir. Kalbimizin yüzü bedenimizin yüzüyle uyuşmalıdır. Kalp Allah’tan başka şeyleri içinden atmadıkça Allah’a yönelemez.
  • Tekbir; “Allahu Ekber” (Allah en büyüktür) diyerek dilimiz O’nu anarken kalbimiz bu söylediğimizi yalanlamamalıdır. Eğer kalbinde yüce Allah’tan daha büyük biri varsa – sözün doğru da olsa-senin yalancı olduğuna Allah şahittir. Nitekim münafıklar da “Muhammed (a.s) Allah’ın elçisidir” demişlerdi... Şayet bir kimsenin üzerinde nefsani arzuları Allah’ın emirlerinden daha fazla etkili ise o kişi, Allah’tan çok arzularına itaat etmiş, arzularını yüceltip ilahlaştırmış demektir. Çünkü bu durumda diliyle “Allahu ekber” demesi boş bir söz olup, kalbi dilini desteklememiş, ona muhalefet etmiştir. Bu ne kadar tehlike bir haldir! Bereket versin ki, tövbe ve istiğfar imkânı ile Allah’ın lütfu ve affı var!
  • Kıyam; kıyamda durma, namaz kılanın bedeniyle ve kalbiyle Allah’ın huzurunda ayakta durmasıdır. Namazdaki bu duruş sırasında ahirette sorgu sual sırasında korku ve kaygıyla Allah’ın huzurunda durmanın zorluğunu düşünmeliyiz... Namazdayken başımızı ve gözlerimizi sağa sola çevirmekten sakınmamız gerektiği gibi, aklımızı fikrimizi de namazdan başka şeylere takılmaktan korumamız gerekir.
  • Kırâat; Namazda ki kıraat ve zikirlerin amacı Allah’a hamd etme, O’nu övme O’na yakarış ve duadır.
  • Rükû; Rükuya eğilirken saygı ve tevazuumuzu yenilemeli, kalbimizi duyarlı kılmaya, huşuumuzu tazelemeye; Mevlamızın gücünü, kendi acizliğimizi ve Rabbimizin yüceliğini hissetmeye çalışmalıyız... O’nun bizim hakkımızda merhametli olduğu ümidiyle ve bu ümidimizi “semi’allahu limen hamiden” yani “O, kendisine şükredeni işitip karşılık verir” sözümüzle pekiştirerek rukudan doğrulmalıyız. Sonra bu sözümüze “Rabbena lekel hamd” (Hamd sana mahsustur, Ey Rabbimiz!) diyerek – rahmetinin daha da fazlasına vesile olması ümidiyle- şükrümüzü eklemeliyiz.
  • Secde; secde tevazuun en ileri derecesidir. En şerefli olan organımız olan yüzümüzü, en bayağı şey olan toprağa/ yere koruz... Nefsini zillet yerine koyduğunda şunu bilesin ki onu asıl yerine koymuş, geldiği asıla geri göndermiş oluyorsun. (Birinci secde) sen topraktan yaratıldın, (ikinci secde) toprağa döneceksin. Bu konumdayken kalbinde Allah’ın azameti tazelenir ve bunun etkisiyle “Subhane rabbiyel a’la (seni tesbih ederim yüce Rabbim!) dersin...

YORUM ALANI

YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.