Sözlükte “(tarla faresi) yuvasına girmek; (bir kimse) olduğundan başka türlü görünmek” anlamındaki nifâk masdarından türemiş bir sıfat olan münâfık kelimesi “inanmadığı halde kendisini mümin gösteren” kimse demektir.
Kuran-ı Kerim’de münafıkların ahiretteki durumları şu şekilde izah edilmiş: Şüphe yok ki münafıklar cehennemin en alt katındadırlar; artık onlara asla bir yardımcı bulamazsın. (Nisa 145)
Kuran-ı Kerim'de Münafıkların özellikleri:
Onlara “Yeryüzünde düzeni bozmayın” denildiğinde, “Hayır, biz yalnızca ıslah edenleriz” derler. Biline ki, gerçekten bozanlar onların ta kendileridir, ama farkında olmuyorlar. (Bakara 11-12)
Onlara “Diğer insanlar gibi siz de iman edin” denildiğinde, “Akılsızların inandıkları gibi biz de inanalım mı?” derler. Biline ki, asıl akılsızlar onlardır, fakat bilmezler. (Bakara 13)
İman edenlerle karşılaşınca “inandık” derler, şeytanlarıyla baş başa kaldıklarında ise “Biz sizinleyiz, biz yalnızca alay etmekteyiz” derler. Asıl onlarla alay eden ve azıp saparak dolaşmalarına izin veren Allah’tır. Doğruya karşılık sapkınlığı satın alanlar işte onlardır. Bu sebeple ticaretleri kâr etmemiş ve doğru yolu da bulamamışlardır. (Bakara 14-15)
Allah (c.c) bu ayetlerde onların söz, davranış ve huylarından birkaç örnek hatırlatmaktadır. Buna göre onlar Allah’ın kitabına uymuyorlar ki bir de kalkıp ıslahatçı olsunlar. Aksine onlar yeryüzünde fitne ve fesat çıkarmakta, Allah’ın şeriatını ve dinini yıkmak için çalışmakta, Müslümanlara zarar vermekte ve bunları yaparken de kendilerini reform yanlısı ilerici göstermektedirler. Çağımızda yaşayan insanlar içerisinde bu tür münafıkların sayısı milyonları geçmektedir. Onlar kendilerine ilerici, özgürlükçü, ıslahatçı (modernist) ve aydın isimlerini vermektedirler. Gerçekte ise yeryüzünde bozgunculuktan başka bir şeye davet etmemektedirler.
Bütün bu olumsuz durumların yanı sıra onlar bir de Müslümanlar hakkında çok kötü düşünmektedirler. Müslümanları çeşitli suçlarla itham etmekte, onların görüş ve inançlarıyla alay etmekte, onlara uymayı reddetmekte, Müslümanlarla beraber hareket etmeyi kabul etmemektedirler. Müslümanları çeşitli lakaplarla küçümsemekte, gericilik, donuklaşma, akılsızlık, sığ anlayış ve dar ufukluk gibi en çirkin ve en kötü ithamlarla hakaret etmektedirler. (Allah Erinin Kültür ve Ahlaki, Said Havva)
Allah’a da, resule de inandık ve boyun eğdik” diyorlar, bunu söyledikten sonra da içlerinden bir grup yan çiziyor. Bunlar asla inanmış kimseler değildir. Aralarındaki anlaşmazlıklar hakkında karar versin diye Allah’a ve resulüne çağırıldıklarında bir de bakıyorsun içlerinden bir grup buna karşı çıkmış! Haklı çıkacaklarını bilirlerse koşarak ona geliyorlar. Bunların kalplerinde çürüklük mü var, yoksa şüpheye mi düştüler ya da Allah’ın ve resulünün kendilerine haksızlık etmesinden mi korkuyorlar? Hayır, asıl haksızlık edenler kendileridir. (Nur suresi 47-50)
Erkeğiyle kadınıyla münafıklar birbirine benzer; kötülüğü özendirip iyiliği engellerler, hayır için harcamaya elleri varmaz. Onlar Allah’ı umursamadılar, O da onları rahmetinden mahrum bıraktı. Gerçek şu ki münafıklar günaha batmış kimselerdir. Allah, erkeğiyle kadınıyla münafıklara ve açıktan inkârcılık yapanlara, içinde ebedî olarak kalacakları cehennem ateşini vaad etmiştir. Onlara bu yeter de artar! Allah onları lânetlemiştir ve onlar için devamlı bir azap vardır. (Tevbe 67-68)
Münafıklara haber ver ki, onlar için acı bir azap vardır! Müminleri bırakıp kâfirleri dost edinenler, onların yanında izzet mi arıyorlar? Bilsinler ki bütün izzet yalnızca Allah’a aittir. (Nisa 138- 139)
Sizi gözetleyip duranlar; (münafıklar) eğer size Allah’tan bir zafer nasip olursa, “Sizinle beraber değil miydik?” derler. Kâfirler kazançlı çıkarsa (bu defa onlara) “Üzerinize kol kanat gerip müminlerden sizi korumadık mı?” derler. Artık kıyamet gününde Allah aranızda hükmedecek ve kâfirlere, müminler aleyhinde asla yol vermeyecektir. (Nisa 141)