Günümüzde çocuk sahibi olan hemen hemen her anne-baba tabiri caizse çocuğunun etrafında pervane olmaktadır. Çocuğunun mutlu olması için elinden gelenin fazlasını yapmaya hazırdır. Çocuğunun bir dediğini iki etmez, isteklerini anında yerine getirir. Hele hele çalışan anne-babalar çocuklarıyla yeterince vakit geçiremiyorlarsa vicdanlarındaki bu rahatsızlığı, çocuğun maddi isteklerine daha cömert cevap vererek gidermeye çalışmaktadırlar.
Çocuğun maddi istekleri elbette imkânlar ölçüsünde anne-babanın aldığı ortak karar neticesinde karşılanmalıdır. Zira çocuğun dünyasında önemsenmek, isteklerinin ciddiyetle karşılık bulması önemli bir yere sahiptir. Çocuk, anne-babanın ağzından çıkan hiç bir sözü hiç bir vaadi asla unutmaz. Sürekli algıları açık olduğu anlama ve anlamlandırma kapasiteleri çok yüksektir.
Çocuk isteklerinin önemsediği gibi fikirlerinin ve düşüncelerinin de önemsendiğini görmek ister. Örneğin heyecanla anne-babasına bir şeyler anlatma arzusunda olan bir çocuğu ve o an gözünü telefondan alamayan, kafasını ekrandan kaldıramayıp çocuğun her sözüne karşılık "hıhı hıhı" diyen bir anne-babayı ele alalım. Çocuk kendi dünyasında önemli gördüğü bir düşünceyi takdir edilme beklentisiyle coşkulu biçimde anne - babasına anlatmak isteyebilir. Telefona gömülen anne-baba henüz çocuğunun anlattıklarını tamamlamadan " saçma sapan şeyler anlatıyorsun, olur mu hiç böyle bir şey" tarzı heves kırıcı cevaplar verirse çocuğun özgüveni ve girişkenliği zarar görecek ve ilerleyen süreçte anne-babasıyla fikirlerini paylaşmak için cesareti kendisinde bulamayacaktır.
Çocuğun dünyasında hediyeler ve oyuncaklar da önemli bir yere sahiptir. Çocuk bu oyuncaklarla bağ ve bağdaşım kurar, oyuncağı kendisine alan kişiye karşı hissetiği sevgi ne kadar derinse o oyuncağı ya da eşyayı o kadar fazla sevip özen gösterecektir. Çocukların bazı eşyaları kaybettiğinde gereğinden fazla tepki göstermeleri de işte bu yüzdendir. Çocuğa alınan bir hediye, çocuğu heyecanlandırıp ayaklarını yerden kesebilir. Bununla birlikte çocukla oynanan bir oyun, onun dünyasında çok daha kıymetli ve özel bir yere sahiptir. Bu yüzden çocuğun oyun talepleri mümkün olduğunca geri çevrilmemeli, oyunun kurallarını çocuğun belirlenmesine izin verilmeli ve oyun sürecinde çocuğun maksimum haz alması sağlanmalıdır. Çocukla çocuk olmaktan korkmamalıyız. Bundan çekinmemeliyiz. Çocuğumuzun mutluluğu ve sevinci, çevremizdekilerin bizim hakkımızda ne düşündüğünden çok daha kıymetlidir çünkü.
Çocuklar meraklıdır, heyecanlıdır, soru sormaya ve doyurucu cevaplar almaya önem verirler. Anne-babaları her konuda uzman gibi görürler. Bu yüzden onların dünyasının tam merkezinde yer alan anne-babalar daha sabırlı olmalarında büyük yarar olduğunu düşünüyorum.
Biz Psikolojik Danışmanlar çocukla kaliteli zaman geçirmenin önemini her fırsatta vurgularız. Kısaca kaliteli zaman, "çocukla çocuk olmaktır." Çocuk gibi düşünmek, çocuk gibi hissetmek ve çocuk gibi tepki vermektir. Konuyla alakalı olarak Hz. Ali'nin şu sözleri çocuğun dünyasına önemli bir ışık tutmaktadır:
-7 yaşına kadar çocuklarınızla oynayınız.
-15 yaşına kadar arkadaşlık ediniz.
-15 yaşından sonra çocuğunuzla istişare ediniz, ona fikrini sorunuz, yetişkin olarak görünüz.
Yukarıda da ifade edildiği gibi dönem dönem anne-babalara yol haritası çizilmiş, yapılması gerekenler en sade biçimde dile getirilmiştir. Son olarak çocuklarımıza vereceğimiz en güzel hediye onlar için ayırdığımız güzel ve eğlenceli zaman dilimleri olacaktır.